Çocuğum Eşcinsel Olarak mı Doğdu?
Çocuğum Eşcinsel Olarak mı Doğdu?
Cinsel kimlik karmaşasını; çocukluk yaraları, ebeveyn tutumları, akran etkisi ve dijital yönlendirmelerin kesişiminde ele alan bir farkındalık yazısı. İmtihan, irade ve merhamet dengesine manevi bir bakış.
Hayır, eşcinsel olarak doğmadı. Doğru duydunuz. Çocuklarınız eşcinsel olarak doğmadı; çünkü doğuştan getirilen bir “eşcinsellik” olgusu yok. Bunu anlayabilmek için önce cinsel kimlik karmaşasının ne anlama geldiğini kavramamız gerekiyor.
Bu mesele modern dünyanın “özgürlük” diye pazarladığı bir tercih değil; çoğu zaman çocukluk döneminde temelleri atılan bir aidiyet kırılmasıdır. İhmal, sevgisizlik, yanlış ebeveyn tutumları, alay, akran zorbalığı, istismar, dijital yönlendirmeler ve medya bombardımanı; hepsi bu karmaşanın tuğlalarını üst üste koyar.
“İnsanı onarmadan toplumu onaramayız. İnsanı onarmanın yolu ise kalbe merhamet, akla hikmet, eve şefkat taşımaktan geçer.”
Sessizlik de Bir Tercihtir
Psikiyatristler, psikologlar ve sahada çalışan danışmanlar bugün bu alanda kelle koltukta bir mücadele yürütüyor. Çünkü hakikati savunmak, çağın rüzgârına ters yürümek demek. Ne yazık ki uzmanlık alanının dışında kalan bizler, konfor alanımıza sığınıyor; birkaç satırlık okumayı veya bir semineri bile kendimize fazla görüyoruz. Oysa bu sessizlik, farkında olmadan bir neslin sessiz çığlığına sırt çevirmek anlamına geliyor.
Gizli Vakum: İdeolojik Akımlar ve Dijital Meydan
Dün kara propagandalar, farklı cinsel kimlik yönelimlerini teşvik eden ideolojik hareketleri masumiyet kisvesiyle tanıtırken; bugün bu propagandaların acı sonuçları hayatlarımızın tam ortasında duruyor. Mesele artık birkaç marjinal grubun değil; her evin, her sınıfın, her ekranın içine sızmış bir kimlik kargaşasıdır.
“İncel” Olgusu: Erkek Kimliğinde Kırılma
Bu tabloya bir de “incel” adı altında ortaya çıkan ve kimi zaman sadist eğilimlerle birleşen yeni bir kimlik sapması eklendi. İncel yapıları; öfke, reddedilme ve değersizlik duyguları yaşayan genç erkekleri hedef alıyor. Babasızlık ya da pasif baba, kaygılı-yoğun kontrolcü ebeveynlik, akran reddi ve dijital yalnızlık; maskülen özdeşimi zayıflatıyor, genç erkek gücü şiddet ve cinsellik arasında yanlış bir denklemde aramaya başlıyor.
Cinsel kimlik karmaşası yaşayan bireylerde olduğu gibi, bu yapıda da kimlik, öfke ve aidiyet iç içe geçiyor. Bir yanda yönünü kaybetmiş erkeklik; diğer yanda yönünü kaybetmiş kadınlık… Ve biz, bu kimlik boşluklarının ortasında çoğu zaman suskun kalıyoruz.
Ritüelden Yaşama: Peygamberî Ölçü
Sizce de bu tablo, peygamberî bir yaşamdan uzaklaşmamızın bir sonucu değil mi? Dini sadece ritüellere sıkıştırdığımızda; evlat yetiştirmede, ahlakta, merhamette ve cinsiyet algısında yolumuzu kaybederiz. Oysa İslam, yalnızca ibadet saatlerinde değil; hayatın tamamında yol gösteren bir rehberdir.
Merhamet–İrade–İmtihan Dengesi
Evet, imtihanlarımız ağır. Ama bizler için bir yol, bir usûl var. Yolumuzu aydınlatan rehberimiz, Allah’ın Elçisi, bize sadece ibadeti değil; insanı onarmayı da öğretti. Çocuklarımızın kalbini kazanmadan hiçbir ideolojik savaşı kazanamayız. O kalbi kaybettiğimizde yalnızca bir çocuğu değil, bir nesli kaybederiz.
“Nerede bu ümmetin babacan babaları, şefkat timsali anaları, sımsıcak yuvaları?” Cevap, evimizin kapısından içeri girdiğimiz anda başlar.
Artık susma zamanı değil. Artık “bizim çocuklarımız” deme zamanı. Çünkü sessiz kaldığımız her gün, bir başka gencin kalbinde Allah’a dair güven biraz daha eksiliyor.