Eşcinsellik İle İlgili
Geçenlerde okuduğum bir röportajda 20’li yaşlarda bir gencin hem gey hem de Müslüman olduğunu söylediğini gördüm.
Buna dayanak olarak açıklaması şu minvaldeydi:
Kur’an-ı Kerime’de Lut Kavmi ile ilgili bölümleri okuduğunu ve Lut Kavmi’nin eşlerini bırakıp eşcinsel ilişkileri tercih ettiğini; kendisinin böyle olmadığını, hiç kimse ile evlenmediğini eşini bırakıp da bir erkeğe gitmediğini, bu nedenle de kendini Lut Kavmi gibi görmediğini söylüyor.
Hangi açıdan ele alırsak alalım tutarsız bir dayanak, her yönden eksik ve yanlış bir açıklama…
Her şeyden önemlisi Kur’an-ı Kerim’de de diğer kitaplarda da vurgulanan, yasaklanan eylemin kendisi. Bunu kitapların kendi cümlelerinden okuyalım:
‘Siz hala erkeklere yaklaşacak, meşru yolu kapatacak, toplantılarınızda ahlak dışı işler yapacak mısınız? Kavminin tek cevabı şu oldu: Hadi doğru söyleyenlerden isen başımıza Allah’ın azabını getir de görelim.’( Ankebut 29)
‘Erkeklerin birbirleriyle, kadınların birbirleriyle ve hayvanlarla cinsel deneyimler yaşaması yasaklanmıştır.’ ( Tevrat, Lev. 18:6-30 )
‘ Eşcinsel ilişki anatomik uygunsuzluğun yanında ruhsal kirlenmeyi de içermesi, Tanrı halkının kutsallığını bozması nedeniyle toplumun dışında tutulmak istenmiştir.’ ( Tevrat, Lev. 20:13 )
Hiçbir metinde üçüncü bir taraftan bahsedilmemiş, aksine eyleme ve bu eylemi yapanlara vurgu yapılmış.
‘ Tanrı’nın Yasa’da eşcinsel ilişkiyi ‘iğrenç’ diye nitelendirmesinin nedeni Tanrı’nın iyi yarattığı insan bedeninin yaratılışına aykırı biçimde kullanılması, ruhsal ve bedensel bozukluk oluşturmasıdır.’
Metinler oldukça açık bence. Kişinin kendini haklı çıkaracağı bir nokta bulunmuyor gibi ne dersiniz?
Yine aynı röportajda genç adam; bunun bir tercih olmadığını, çok küçük yaşlarında kendindeki bu durumu farkettiğini ve değiştirmek için elinden bir şey gelmediğini söylüyor.
Bu konuda elinden bir şey gelmediğini , bunun yaratılışında olduğunu iddia etmesi üzerine biraz araştırma yapmak istedim. Bakın neler buldum:
1993 yılında Amerikalı araştırmacı Dean Hamer, erkeklerdeki eşcinselliğe müştereken neden olan x- kromozomları üzerindeki ‘gey geni’ni bulmak istemişti. Dean Hamer’ın tezi kısa bir zaman içinde çürütülmüştür.
Çocuğun eşcinsel gelişimine neden olarak, annenin hamilelik esnasındaki hormonel durumu tezi bilim insanları tarafından yine çürütülmüştür. Çünkü ispat edilebilir bir bağlantı mevcut değildir.
Yetiştirilme tarzı, muhtemel bir boşanma, anne-babadan birinin ölümü veya çocukluk yıllarında meydana gelen olayların bir insanın heteroseksüel veya homoseksüel olup olmaması üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Çünkü ailesinde bu sorunların olmadığı kişiler de eşcinsel olma eğilimi göstermiştir.
Aile içerisinde erkek ve kadın arasındaki farklılıklar göz ardı edildiğinde çocuklarda otomatik olarak, bilmediği bir duruma karşı ürkek yetişir ve kendisini, güvenebileceği cinsiyete, daha doğrusu kendi cinsiyetine karşı daha yakın hisseder. Fakat bu da eşcinselliğe bir sebep, bir gerekçe değildir.
1977 yılında cinsellik araştırmacısı Götz Kockott eşcinsellik oluşumuna ilişkin tüm hipotezleri incelemiş, hiçbirinin ikna edici olmadığına karar vermiştir.
Amerikalı psikanalizci Hopcke tüm bu tezlerin her şeyden önce spekülasyon, efsane ve mitolojilere dayandığı ve ‘kökenine ilişkin teori geliştirmenin tamamen mantıksız’ olduğu sonucuna varmıştır.
Bu konuyla alakalı en güçlü yargı; eşcinselliğin sosyal çevre tarafından kabul görmek için bir gerekçe haline gelmiş olması.
İslam’ın ilk dönemlerinde yaşanmış bir hadiseyi aklıma getirdi bu son cümle.
Hz. Vahşi henüz Müslüman olmamış bir köleydi. Cübeyr b. Mut’im ona amcasını öldüren Hz. Hamza’yı Uhud Savaşı’nda öldürürse özgürlüğünü vereceğini yani azad edeceğini söyledi. O zaman hala Müslüman olmamış Hind ismindeki kadın da Hz. Muhammed, Hz. Ali veya Hz. Hamza’dan birini öldürürse ona onu zengin edecek kadar mal-mülk vereceğini söyledi. Bu bir köle için çok cazip bir teklifti ve Vahşi kabul etti. Uhud Savaşı’nda Hz. Hamza’yı öldürdü ve onun cesedinden kestiği parçaları Hind’e getirdi. Cübeyr b. Mut’im ve Hind sözlerini tuttular. Vahşi artık hem özgür hem zengindi. Ama hiçbir şey umduğu gibi gitmemişti. Köleler o artık köle olmadığı için onunla arkadaşlıklarını devam ettirmiyor, diğer zenginler de kölelikten geldiği için onu aralarına almıyorlardı. Vahşi hem özgür hem zengindi ama mutsuzdu. Ta ki Mekke’nin Fethi’nde diğer Mekke halkı ile birlikte dağlara çekildiği güne kadar kabul görmek için uğraştı. O gün onu çok şaşırtan bir şey olmuştu. Kendisi gibi azadlı siyahi bir köle olan Bilal-i Habeşi, zengin bile olmamasına rağmen Müslümanlar arasında kabul görmüştü. Bu da yetmezmiş gibi diğer Müslümanların yardımıyla Kabe’nin üstüne çıkmış ezan okumuştu.
İslam’daki ‘UHUVVET’ yani ‘KARDEŞLİK’ kavramı sizi sadece ‘siz’ olduğunuz için kabul eder. Sizi biricik sayar İslam.
İçinizdeki o boşluğu doldurmak için İslam’ın size biçtiği değeri de bir araştırmaya değmez mi sizce?
Yazar
