30Mar2025

Aslını bilmeyen neslini ihya edemez

Çocuk Yetiştirirken Dini Eğitim, Arkadaş Çevresi ve Sosyal Medyanın Etkileri

Yazar

Psikolog Mesude Öztürk

Çocuk Yetiştirirken Dini Eğitim, Arkadaş Çevresi ve Sosyal Medyanın Etkileri

Çocuk yetiştirirken dini eğitim, arkadaş çevresi ve sosyal medyanın etkileri nelerdir? Ebeveynler için rehber niteliğinde öneriler Psikolog Mesude Öztürk’ün kaleminden sizlerle…

Bir önceki yazımda, cinsel kimlik karmaşasında ailenin öneminden bahsetmiştim. Yurt dışında yaşayan ve üç çocuğun emanetiyle sorumlu bir ebeveyn olarak, dini eğitimin, arkadaş çevresinin ve dijital çağın kaçınılmaz bir gerçeği olan sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisinden ve çocukları nasıl şekillendirdiğinden bahsetmek istiyorum.

Çocuk Yetiştirirken Dini Eğitimin Önemi

Çocuk eğitiminde nelere dikkat etmeliyiz?’ diye sorduğumuzda, pek çok konu başlığını sıralayabiliriz. Ancak bir konu var ki çocukların doğru şekilde yetişmesinde olmazsa olmaz bir konudur. Nedir bu? Tabii ki çocuk yaşta verilen dini değerler ve ahlak eğitimidir. Küçük yaşta verilen sağlam bir din eğitimi, çocukların doğru yolu bulmalarına yardımcı olur. Kur’an’da geçen kıssalar, yasaklar ve ödüller çocuklara doğru şekilde anlatıldığında, cinsel kimlik karmaşası gibi olumsuz durumların önüne geçilebilir. Çünkü küçük yaşta doğru ve yanlışın ayırt edilmesinde, din yol gösterici bir unsurdur. Cinsiyet konusu da Kuran’da kesin bir hükümle belirlendiğinden, bu hükümle yetiştirilen bir çocuğun aklı, cinsiyet konusunda karışmaz. Burada anne babanın baskıdan uzak, İslam’ı açıklayıcı ve sevdirici tutumu ise oldukça önemlidir. Söz konusu din eğitimi olduğunda, işin içinde dengeli ve şefkatli bir tutum yoksa, bu durum çocukta ters tepebilir. Yani çocuk, dinden ve onun tavsiye ettiği her şeyden nefret etmeye başlar. Hatta daha ileri giderek yasakladığı her kuralı hayatına geçirmeye başlar.

Sonuç olarak, insanın dinini bilmesi ve içselleştirmesi, hayatta ve toplumda aldığı kararlarda sağlam durmasına vesile olur. Bu sayede kişi cinsel kimlikler konusunda da ciddi karmaşalar yaşamaz, çünkü Allah’ın yasakladığı şeyleri bilir. Olur da gaflete düşüp kafası karışsa bile mutlaka özüne döner.

Arkadaş Çevresi Çocuk Eğitiminde Neden Önemlidir?

Biz çocuğumuzu evde ne kadar İslami değerlere göre ve en doğru şekilde yetiştirirsek yetiştirelim, çevresel faktörleri ve toplum yapısını da hesaba katmak zorundayız. Almanya’da yaşayan biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu ülkede, özgürlük adı altında her şey serbest. Örneğin kreşlerde, küçücük çocuklara cinsel kimlik konusu işlenerek onlara, “istediğiniz kimliği seçebilirsiniz” fikri aşılanıyor. Bizim çocuklarımız bu kreşlerde eğitim alıyor. Maalesef gönderebileceğimiz farklı alternatifte okullarımız da yok. Eğer onları evde eğitmenin yanı sıra camilere götürüp bilgilendirmezsek, İslam’ın yasakladığı pek çok davranışı çevrelerinden görüp öğreniyorlar. Bu da çocukların zihinlerinde karmaşa yaratıyor. Bu nedenle çocuklarımızın kimlerle vakit geçirdiğini, hangi arkadaş gruplarında bulunduğunu bilmek ve denetlemek büyük önem taşıyor. Hz. Mevlana’nın dediği gibi: “Kiminle gezdiğine, kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat et; çünkü bülbül güle, karga ise çöplüğe götürür.

 

İslam’ın hakikatlerini yaşamaya çalışan bir aile olarak, bizim değerlerimizle aynı değerlere sahip arkadaş gruplarına yöneliyoruz. Dolayısıyla çocuklarımızın da böyle gruplarda bulunması için çaba sarf ediyoruz. Bilinçli bir toplumda yetişen çocuklar, çeşitli sohbet gruplarına, seminerlere ya da dini yardım kuruluşlarına katılarak yanlarındaki arkadaşlarını da iyiye teşvik ediyor. Nasıl ki kötülükler bulaşıcı ise iyilikler de bulaşıcıdır. Âdem oğlu her zaman iyi ile kötü arasında yaşar ve mutlaka bir tarafı seçer. Burada amaç, kötüyü fark edip uzaklaşmak ve iyiye yönelmektir. Bunun için de iyi bir çevre edinmek şarttır.

 

Avrupa’da yaşayan Müslüman çocukların farklı dine ve kültüre mensup yabancı arkadaşları da var. Ne yazık ki bu arkadaşların hepsi ahlaki olarak iyi değil. İşte bu yüzden çocuklarımızın yanlışa düşmeleri oldukça kolay olabiliyor. Çoğu zaman cami ve cami topluluklarından uzak, farklı çevrelerde büyüyen Müslüman ailelerin çocukları, bizim tasvip etmediğimiz ortamlarda bulunup, haram ve helale dikkat etmeden yetişebiliyor. Böyle çocuklarla sürekli olarak bir arada olan çocuklarımızın kötüye meyletmeleri de kolaylaşabiliyor.

Sadece İslami değerlerde değil, Batılı düşünce sistemlerinde de çevrenin insan üzerindeki etkisinden bahsedilir. Batılı kişisel gelişim uzmanı Jim Rohn’un, “bir insan, en çok vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.” sözü, arkadaşların insan üzerinde ne kadar etkili olduğunu en iyi şekilde anlatmıştır. Toplum içinde kolektif bir şekilde yaşandığı için insanların birbirinden etkilenmesi kadar doğal hiçbir şey yoktur. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) de bu konuyla ilgili şöyle bir Hadis-i Şerif’i vardır: “Birlikte olduğun iyi arkadaşla kötü arkadaş, güzel koku taşıyan ile körükçüye benzer. Güzel koku taşıyan kimse, ya sana o kokudan verir veya sen satın alırsın ya da güzel kokusu sana ulaşır. Körükçü ise ya (ateşiyle) elbiseni yakar ya da kötü kokusu seni bulur.” [i] Arkadaş seçimi önemlidir; çünkü arkadaş çevremiz, huylarımızı ve düşüncelerimizi etkiler.

Çocuk Yetiştirirken Dini Eğitim, Arkadaş Çevresi ve Sosyal Medyanın Etkileri

Çocuk Yetiştirirken Dini Eğitim, Arkadaş Çevresi ve Sosyal Medyanın Etkileri

Sosyal Medyanın Çocuk Eğitimindeki Etkileri

Aile, dini eğitim, arkadaş çevresi ve toplumun çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsederken, sosyal medyanın da rolünü göz ardı etmemek gerekiyor.

Çocuklarımızın telefonda bir saati aşarak vakit geçirdiği her dakika, zihinsel gelişimlerine zarar verebiliyor. Bu durumda, tamamen yasaklamak belki zor olabilir, ancak kullanım süresini kısıtlanmak ve dijitali kullandıkları süre boyunca çocuklarımızı gözetim altında tutmak faydalı olacaktır. YouTube, TikTok, Instagram gibi platformlardaki kısa videolar ve resimlere, sürekli değişen içeriklere çok sık maruz kalan çocuklar, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve otizm gibi sorunlar yaşayabilir. Çocuklar, genellikle bir dakikadan fazla videoları izlemekten sıkıldıkları ve hızlı geçişli kısa videoları izlemeyi tercih ettikleri için, odaklanma güçlüğü ve dikkat dağınıklığı gibi sorunlar yaşayabiliyorlar. Ayrıca uygunsuz içeriklerle karşılaştıklarında, bu tür içerikler merak uyandırdığından bunları daha fazla izleme durumları ortaya çıkabiliyor. Bu durum, davranış bozukluklarından zamanla ebeveynlere yalan söylemeye, sanal ortamda yanlış arkadaş çevresi edinmeden uygunsuz etkinliklere katılmaya kadar çeşitli sorunlara yol açabiliyor.

Dijitalin kötü içeriklerine maruz kalma ya da uzun süre dijital platformlarda vakit geçirme konusunda, anne babanın kontrolü elden bırakmamasının önemi büyük. Bunun yanı sıra çocuklara sağlam bir dini eğitim vermelerinin, yine önemli bir rol oynayacağını düşünüyorum. İnanç, insanı kontrol edebilen ve doğru yolda tutabilen bir güçtür. İnançlı bir birey, yanlış içeriklerle karşılaştığında kendini geri çekebilir. Dolayısıyla, çocuklarımızı ruhsal olarak boş bırakmamalıyız. Onları aile sıcaklığında, güvenli bir ortamda büyütmeli ve vicdanlarını beslemeliyiz. Eğer biz çocuklarımızın ruhunu doyurabilirsek, onlar internet ortamında veya telefondaki sosyal medya içeriklerinde vakit geçirme ihtiyacı duymazlar. Hatta uygunsuz içeriklerle karşılaştıklarında utanıp kapatma refleksi gösterebilirler.

Komşumuzdan ve onun çocuğundan, hatta etrafımızdaki çocuklardan da sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız. Bu bilinçle yaşamalı, etrafımızdaki anne babalara da bu konularda tavsiyelerde bulunmalıyız. Evde çocuğumuz dijitalle ilgilenmese bile, arkadaş çevresindeki çocukların bağımlı gibi sosyal medya kullanması onu olumsuz yönde etkileyebilir. Bu yüzden anneler olarak birbirimizi uyarmalı ve bu konuda beraber, ortak adımlar atmalıyız.

Son olarak sözlerimi dua hükmündeki bir ayetle bitirmek istiyorum:

“Rabbim, beni ve ailemi onların yaptıklarından kurtar.” [ii]

Çocuklarımızı temiz bir ruhla, doğru değerlerle yetiştirmek dileğiyle…

 

Psikolog

Mesude Öztürk

[i] Buhârî, ez-Zebâih, 31

[ii] Kur’an-ı Kerim, Şuara 26/168