Videolarımız
Terapilerde ‘mucize soru’ olarak belirlenmiş soruların sorulduğu bir teknik kullanılır. Örneğin, “bir sabah uyandın ve her şey değişmiş. Peki sen en çok neyin değişmesini isterdin?’’ gibi bir soru, terapilerde başvurulan mucize soru türüne bir örnektir.
Videoda mikrofonu tutan kişinin sorusu da terapilerde kullanılan mucize sorulara benzetilmeye çalışılmış ama bir farkla: Belli bir amaca hizmet etmek üzere kötü niyetle, yaratılışa bağlı bir konuyu alaya alma maksadıyla… Daha da vahimi, anormal olabilecek bir durumu, normal göstermeye çalışmak için kasıtlı ve bilinçli.
Video bir sokak röportajı olarak çekilmiş. Güya espri, şaka, komiklik maskesi altında ‘baba kimliği’ kullanılarak önce kadın kimliği ile bir güzel alay edilmiş; ardından cinsiyet değişiminin bir sorun değil, ‘saygı duyulması gereken’ bir durum olduğu vurgulanmış. Maksatlı olarak yapılan bu sokak röportajının hedef kitlesi ise gençler! Videoda konuşan bu gençler, sorun olarak gördüğümüz bir meselenin normalleşmesine katkı sunmak için kötü amaçlara açıkça alet edilmiş. Zira cinsiyet değiştirme gibi bir konu, bu videoyu izleyen diğer gençler nezdinde ancak bu şekilde normalleştirilebilirdi.
Babanın karşısında ayak ayak üstüne atmanın saygıda kusur olduğu bir kültürden gelen neslimizin çocuklarını böyle görmek, bizi hayal kırıklığına uğratsa da yılmamalıyız. Özellikle cinsel yönelim karmaşasını kullanarak doğrudan neslimizi hedef alan kötülük odaklarına karşı uyanık olmalıyız. Unutmayalım ki hedef çocuklarımız ve gençlerimiz. Küresel kötülük odakları, özünden ve cinsiyetinden kopuk bir nesil oluşturmak için var gücüyle uğraşırken biz elimiz kolumuz bağlı duramayız. Çocuklarımızı ve gençlerimizi onların eline bırakamayız. Bunun için var gücümüzle çalışıp, çocuklarımızın yanında olduğumuzu sürekli olarak onlara hissettirmeliyiz. Neslimizin yeniden ihya ve inşası için bu yolda el ele verip hep birlikte mücadele etmeliyiz.
Amerika’daki bir okulun kütüphanesinde yaşanmış bu olayın, ülkemizdeki bir okulun kütüphanesinde de yaşanmayacağının garantisini verebilir miyiz?
Tabii ki hayır. Çünkü bu sapkın fikirler, ülkemizi de işgal etti. Dahası ülkemizdeki kötü niyetli yayınevleri tarafından bizim çocuk hikaye kitaplarımıza da girdi. Peki çocuklarımızı bu sapkın akımlardan nasıl koruyabiliriz? Onları evde bile zor kontrol ederken okulda, dışarda nasıl kontrol edebiliriz?
Tüm dünyayı etkisi altına alan bu sapkın fikirlerle mücadele etmek için biz anne babaların tutumu çok önemli. Öncelikle uyanık olmalıyız. Çocuklarımızı ağına düşürmek isteyen bu sapkın düşünce akımlarını ve bunları yaymaya çalışanları iyi tanımalıyız. Çünkü amaçlarını, neler yapmak istediklerini, çocuklarımızı ağlarına nasıl düşürmeye çalıştıklarını bilirsek onlarla mücadele etmek çok daha kolay olacaktır.
Anne babalar olarak çocuklarımızın hayatlarından haberdar olmalıyız. Yani onlarla kaliteli zaman geçirmeli, en sevdiği hobileri, arkadaşları, filmleri, kitapları ya da neleri sevmediklerini iyi bilmeliyiz. Biz çocuklarımızı ne kadar iyi tanır, hayatlarından ne kadar haberdar olursak çocuklarımıza uzanan kötülük ellerini görmemiz de o kadar kolay olacaktır.
En önemlisi çocuklarımızı korumak için, bu sapkın akımlarla mücadele edecek farkındalığı oluşturarak, bizimle aynı hassasiyeti taşıyan ailelerle ortak mücadele etmeliyiz. Çünkü tek bir ailenin mücadelesi oldukça zorken, onlarca, binlerce hatta milyonlarca ailenin mücadele etmesi çok daha kolay olacaktır. Çocuklarımızı tehdit eden bu unsurlara karşı ortak bir ses çıkarmak, bu yolda mücadele eden kurum ve kuruluşlara destek vermek, bu alanda sosyal medyayı etkin kullanmak, çocuklarımızın korunması için yasa talep etmek mücadele gücümüzü artırıp, daha hızlı sonuç almamızı sağlayacaktır.
11 yaşındaki bir kız öğrenci, cinsiyet değiştirme ile ilgili düşüncelerini rehber öğretmeni ile paylaşıyor ve bu öğretmen anneden gizli şekilde kız öğrenci ile görüşmeler yapıyor sonrasında okul, kız öğrencinin cinsiyet değiştirmesinde anneden habersiz kıza yardımcı oluyor.
Anne başına gelen bu korkunç olaydan dolayı dava açıyor ve ebeveynleri uyarmak için tüm dünyaya sesleniyor…
Maalesef ilkokul kademesine kadar inen bu tehlike ülkemizin okulları için de geçerli. Zira bu konuda bazı rehber öğretmenler doğru ve yeterli bilgiye sahip değil. Bu konuda aileden gizli rehber öğretmenine düşüncelerini paylaşan ve rehber öğretmeninin de yanlış yönlendirmeleriyle hayatları kararan sayısız çocuk var, ben şahidim.
Videodaki anne kendisinin başına böyle birşey geleceğini beklemiyordu. Şunu söyleyeyim ki; ben bu konuda kaç danışan gördüysem tüm ailelerin söylediği şey hep aynıydı: “Başımıza geleceğini hiç tahmin etmezdim!” …
Belki de sizin çocuğunuz da bu karmaşayı yaşıyor fakat farkında değilsiniz. Lütfen çocuklarımızla bağımızı güçlü tutalım, öğretmenlerimiz ile işbirliği halinde olalım ve en ufak kuşkunuz varsa asla araştırmadan uzman desteği almayalım.
