“Bu çocuklar gerçekten böyle doğmuyor mu? Bilim bunu kabul etmiyor mu artık?”
✅ CEVAP:
Hayır, bilim bu konuda kesin ve genel geçer bir doğuştanlık kabul etmemektedir.
Bazı çalışmalar biyolojik etkenlerden söz etse de; kimlik karmaşasında en belirleyici faktörler:
• Aile bağlanmaları,
• Çocukluk travmaları,
• Model alma,
• Dijital maruziyet,
• Ve sosyal çevredir.
Dolayısıyla “doğuştan böyle” söylemi bilimsel bir gerçek değil, ideolojik bir genellemedir.
Eğitimcinin görevi, öğrencinin yaşadığı karmaşayı anlamaya çalışmak; ama bu karmaşayı kimlik olarak sabitlememektir.
“Öğrenci bana açıldı ama ailesine söylenmesini istemiyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Öğrencinin güvenini korumak önemlidir, ancak aileyi dışarda bırakmak doğru değildir.
Yapılması gereken:
• Öğrenciye “Bu süreci birlikte konuşabileceğin bir yetişkin olmalı. Bu konuda sana yol gösterebilirim.” diyerek rehberlik etmek
• Aileyle iletişim ihtiyacı varsa, bunu öğrenciyi hazırlayarak ve onunla birlikte planlamak
• Riskli bir durum varsa, öğrenciyi haberdar ederek gerekli mercilere yönlendirmek
Unutmayın: Eğitimci, öğrencinin karmaşasını gizleyerek değil, sağlıklı kişilerle paylaşmasını kolaylaştırarak koruyucudur.
“Bu tarz öğrenciler sınıf ortamını bozuyor, diğer öğrenciler etkileniyor. Ne yapmalıyız?”
✅ CEVAP:
Kimlik karmaşası yaşayan öğrenciler çoğu zaman sınıfı bozan değil, sınıfta dışlanan bireylerdir.
Ancak sınıf düzeni de elbette korunmalıdır.
Eğitimcinin görevi:
• Sınıfın huzurunu sağlamak
• Hiçbir öğrenciyi hedef haline getirmemek
• Sınıf genelinde saygı, sınır, mahremiyet ve cinsiyete saygı kültürü oluşturmaktır
Ne görmezden gelinir, ne de kimlik karmaşası sınıfa model haline getirilir.
Denge: Kararlılıkla rehberlik, şefkatle yön kazandırmadır.
“Sınıfta bir erkek öğrenci makyaj yaparak geliyor. Kuralları mı uygulasak, yoksa bekleyip gözlem mi yapmalıyız?”
✅ CEVAP:
Bu tür davranışlar okul kuralına aykırıysa, tüm öğrenciler için geçerli olan uygulama burada da geçerli olmalıdır.
Ancak:
• Uyarı yapılırken alaycı ya da kimlik vurgulu bir dil kullanılmaz
• Öğrenci küçük düşürülmez
• “Bu davranış seni incitebilir, birlikte konuşalım” diyerek birebir rehberliğe yönlendirme yapılır
Davranışın arkasında bir duygusal ihtiyaç ya da yön arayışı olabilir. Öğrenci yalnız bırakılmadan ama okul kültürü de sarsılmadan bir yol çizilmelidir.
“Bir kız öğrencim başka bir kıza âşık olduğunu söyledi. Ciddiye mi almalıyım, geçici bir ergenlik dönemi mi?”
✅ CEVAP:
Ergenlik döneminde aynı cinse yönelen yoğun duygular sık görülür.
Bu durum çoğu zaman romantik bir yönelim değil, duygusal bağlanma, özdeşim ya da hayranlık şeklindedir.
Eğitimcinin görevi:
• Aşırı yorum yapmamak
• Etiketlememek
• Öğrencinin bu duyguyu tanımasına alan açmak ama kimlik ilanı olarak benimsememesini sağlamak
• Gerekirse rehberlik servisine yönlendirmektir
“Ben bu durumları doğru bulmuyorum. Bu çocuklarla nasıl ilişki kuracağım?”
✅ CEVAP:
Bir durumu doğru bulmamakla, o çocuğu dışlamamak birbirine zıt değildir.
Eğitimcinin duruşu:
• Onaylayıcı değil, yol gösterici olmalıdır
• “Ben senin karmaşanı kabul etmiyorum ama seni de terk etmiyorum” mesajını verebilmelidir
Bu yaklaşım, rehberlik edici ve rol model duruştur.
Bu sayede öğrenci hem yargılanmaz hem yönsüz kalmaz.
“Ben rehber öğretmen değilim. Neden bu konuyla ben ilgilenmek zorundayım?”
✅ CEVAP:
Çünkü bu çocuklar ilk olarak size güvenir ve size açılır.
Her öğretmen terapi yapmaz ama her öğretmen rehberlik edici bir köprü olabilir.
Yapmanız gereken:
• Rehberlik alanına taşımak
• Yanında olduğunuzu hissettirmek
• Ama kendinizi uzman sorumluluğuyla yükümlü hissetmemektir
Eğitimci, yönü gösterir; terapi yapmaz.
“Dini olarak bu çocukların söyledikleri beni rahatsız ediyor. Cevap vermeli miyim?”
✅ CEVAP:
Bu tür ifadeler genellikle bir inkârdan çok arayışın, kırgınlığın ve kafa karışıklığının dışavurumudur.
Öğrenciye nasihat vermek yerine şu cümle yeterlidir:
“Bu duygularını biriyle konuşmak sana iyi gelebilir. Dilersen birlikte bir yol bulabiliriz.”
Öğrenciyle tartışmak değil; ona merhametli ve kararlı bir çıkış kapısı göstermek daha dönüştürücüdür.
“Bu çocukları normal görmek onları cesaretlendirmek olmuyor mu?”
✅ CEVAP:
Kimseyi onaylamadan da anlayabilirsiniz.
Kimlik karmaşası yaşayan bir öğrenciyi duyarsanız, onu teşvik etmiş olmazsınız.
Asıl cesaretlendirici olan şey:
• Etiketlemeden ilişki kurmak
• Kimlik ilanını sabitlemeden, duyguyu anlamaya çalışmak
• Ve onu bu karmaşayla baş başa bırakmamaktır
Cesaretlendirme değil; yön kazandıran merhametli bir duruş sergilemek esastır.
“Sınıfta böyle biri varsa, diğer veliler fark ederse beni suçlarlar mı?”
✅ CEVAP:
Bu kaygı anlaşılırdır. Ancak unutulmamalı:
Eğitimcinin görevi:
• Her çocuğu korumak
• Mahremiyeti gözetmek
• Sınıf huzurunu sağlamak
Velilere verilecek yanıt net ve hukuka uygun olmalıdır:
“Rehberlik birimi bu konuda gerekli süreci yürütmektedir.”
Velinin baskısıyla öğrenciyi ifşa etmek, hem mesleki hem insani açıdan büyük bir ihlaldir.
“Ben inançlı bir öğretmenim. Allah erkeği erkek, kadını kadın yaratmış. Bu çocuğun söylediklerine sessiz kalırsam günaha ortak olmuş olmuyor muyum?”
✅ CEVAP:
Bu hassasiyetiniz çok kıymetli ve anlaşılır.
Ama unutmayın, sınıftaki öğrenci günah işleyen biri değil; çoğu zaman yardım çağrısı yapan bir çocuktur.
Sessiz kalmak, çocuğun kimlik karmaşasını onaylamak değildir.
Sessiz kalmak bazen:
• Yargılamamak
• Duymaya hazır olmak
• Onu daha büyük hatalardan koruyacak bir kapı bırakmaktır
Rehberlik edici duruş, inancınızı terk etmek değil; o çocuğun dönüş yolunda bir merhamet kapısı olabilmektir.
“Bu çocuklara anlayış gösterdikçe diğer çocuklara kötü örnek olmuyorlar mı?”
✅ CEVAP:
Hayır.
Saygı ve merhamet göstermek, özendirme değildir.
Tam tersine:
• Öğrencinin duygusal güven hissetmesi
• Karmaşasını ifade edebilmesi
onun çözüm yolunu bulmasını kolaylaştırır.
Görmezden gelmek ya da alay etmek, çocuğu içe kapatır ve uçlara sürükler.
Rehberlik etmek özendirme değil; koruma niyetidir.
“Bir öğrenci kendini ‘non-binary’ olarak tanıttı. Ne kızım, ne erkeğim diyor. Bunu kabul etmeli miyim?”
✅ CEVAP:
Hayır.
Bu tür ifadeler genellikle geçici bir kafa karışıklığının dışa vurumudur.
Öğrenci kendini tanımaya çalışırken, popüler terimleri kimlik zannedebilir.
Eğitimcinin duruşu:
• “Bu tanımı senin için şimdi anlamlı kılıyor olabilir ama ben seni insan olarak görüyorum. Ve birlikte konuşabileceğin bir rehber öğretmen var.”
Bu cümle, hem yargılamaz hem de kimlik beyanını sabitlemez.
Kararlı, sakin ve yön gösteren duruş burada esastır.
“Bir öğrenci göğüslerini sardığını söyledi. Bu bedensel zarar değil mi? Müdahale etmeli miyim?”
✅ CEVAP:
Evet.
Bu tür davranışlar yalnızca psikolojik değil, bedensel olarak da risklidir.
Bu noktada öğretmenin görevi:
• Öğrenciyi yalnız bırakmamak
• “Bu durum beni endişelendirdi, birlikte bir yetişkine danışmamız iyi olur.” demek
• Ve süreci vakit kaybetmeden rehberlik birimine taşımaktır
Bu davranış özgürlük değil, yardım çağrısıdır.
Görmezden gelmek çocuğu daha büyük zararlarla baş başa bırakabilir.
“Bu çocuklar bana sapkın gibi geliyor. Bu hissi içimden atamıyorum.”
✅ CEVAP:
Bu tepkiyi duymak, çoğu zaman kendi değer sisteminizin sarsıldığını hissettiğiniz için gelişir.
Ama unutmayın:
• Karşınızda sizi provoke eden biri yok
• Ne yaptığını çoğu zaman kendisi de anlamayan bir genç var
Eğer siz onu yalnızca “sapkın” olarak görürseniz:
• Aranızda onarılamaz bir kopuş olur
• Siz de mesleki sınırlarınızı aşarsınız
Bu noktada en güçlü duruş:
Yargılamadan bakmak ama yönsüz bırakmamak olacaktır.
“Öğrenci defterine LGBT sembolü çizmiş. Bu durumda ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Bu çizim çoğu zaman kimlik ilanı değil; aidiyet, ilgi görme ya da yön arayışıdır.
Bu durumda:
• “Bu sembolü neden çizdin?” diye sorulmalı
• Kimlik tartışmasına girilmeden, anlamı anlaşılmaya çalışılmalı
• Gerekirse rehberlik birimine bilgi verilmelidir
Yasaklama, kopuşa;
Anlama çabası ise rehberliğe alan açar.
“Bu çocuklar sosyal medyadan etkileniyor. Ama neden bazıları etkileniyor da bazıları etkilenmiyor?”
✅ CEVAP:
Çünkü sosyal medya tek başına kimseyi dönüştürmez.
Dönüşen çocuk genellikle:
• Aile bağlanması zayıf,
• Duygusal boşluk içinde,
• Kimliğini inşa edecek sağlıklı modele sahip olmayan çocuktur.
Sağlam kökü olan ağaç rüzgârla yıkılmaz.
Kimlik karmaşasına açık olan çocuk, en çok köksüzlük yaşayan çocuktur.
“Aile bu durumu asla kabul etmez. Biz ne yapabiliriz ki?”
✅ CEVAP:
Aile bazen direnç gösterebilir. Bu öğretmeni durdurmamalıdır.
Çocuğun hayatta kalmasını sağlayan şey bazen sadece bir öğretmenin sabit ve merhametli duruşudur.
Yapılacak olan:
• Aileyle iletişimi rehberlik biriminin yürütmesi
• Öğrencinin kendini sahipsiz hissetmemesi
• Ve öğretmenin çatışmaya girmeden “Ben buradayım” demesidir.
Aile değişmeyebilir.
Ama öğretmenin tavrı çocuğun kaderini değiştirebilir.
“Öğrenci bana ‘sen de anlamazsın zaten’ dedi. Ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Bu ifade kişisel bir reddediş değil; çocuğun dünyaya karşı öfkesidir.
Eğitimcinin cevabı şu olabilir:
“Belki tam anlamam, ama seni duymaya çalışıyorum. Yalnız değilsin.”
Bu cümle çatışmayı çözmez, ama köprü kurar.
Çocuk o anda duvar örse de, bu cümleyi unutmaz.
Rehber öğretmenlik sadece bilgi değil; yumuşak bir bakışla kurulan ilişkidir.
“Başka bir öğretmen bu öğrenciyle alay ediyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Bu ciddi bir etik ihlaldir.
Alay ve etiketleme:
• Sadece o öğrenciye değil, bütün sınıfa zarar verir
Yapılması gereken:
• Doğrudan değilse bile dolaylı olarak meslektaşa “öğrencilerin hassasiyeti” üzerinden yapıcı bir uyarı
• Gerekirse rehber öğretmene veya idareye bilgi verilmesi
• Öğrencinin yanında bu söylemlere karşı durulmasıdır
Sessiz kalmak, çoğu zaman ortak olmak demektir.
“Bazı öğrenciler bu çocukları taklit ediyor gibi. Bu bir özenme olabilir mi?”
✅ CEVAP:
Ergenlik döneminde dikkat çekme, gruba ait olma ve kabul görme arzusu yüksektir.
Bu nedenle bazı öğrenciler gördüğü davranışları model alabilir.
Ama burada sorun öğrencilerde değil, okulun rehberlik eksikliğinde olur.
Taklit eden öğrenciye şefkatle yaklaşılır, neden o rolü benimsediği anlaşılmaya çalışılır.
Öğrenci, kimlik arayışı değil, bağ kurma arayışı içindedir.
Eğitimcinin görevi kimlik tanımlamak değil, yön gösterecek zemini sağlamaktır.
“Bu öğrencilerin söyledikleri bazen sınıfı rahatsız ediyor. Müdahale etmek ayıp mı olur?”
✅ CEVAP:
Hayır.
Sınıfın huzuru da öğrencinin duygusal güvenliği kadar kıymetlidir.
Bir öğrenci sınıf önünde kimlik beyanında bulunuyorsa ve bu sınıf düzenini bozuyorsa;
• Aleni tartışmaya girmeden
• “Bu çok özel bir konu, birlikte daha uygun bir zamanda konuşalım” diyerek sınıf ortamı korunmalı
Rehberlik sürecine yönlendirme mutlaka yapılmalıdır.
Sınıf herkesin alanıdır. Ne kimlik çatışması sahneye taşınmalı, ne de öğrenci incitilmelidir.
“Bu öğrencilerle konuşmaya çekiniyorum. Yanlış bir şey söylerim diye korkuyorum.”
✅ CEVAP:
Eğitimci olmak her soruya cevap vermek değil; bazen sadece dürüst ve sade kalabilmektir.
Örneğin şöyle diyebilirsiniz:
“Bu konuda belki uzman değilim ama sana zarar vermeyecek bir yerden konuşmak isterim.”
Bu cümle öğrencide hem güven oluşturur hem de sizi yormaz.
Samimi olmak, mükemmel olmaktan daha değerlidir.
“Bu öğrenciler sınıfta çok görünür oluyor. Diğer öğrencilerin kafası karışıyor olabilir mi?”
✅ CEVAP:
Görünürlük fazla ise ve öğretmen buna bir yön veremiyorsa, sınıf gerçekten karmaşa yaşar.
Çözüm:
• Görünürlüğü yargılamak değil, rehberliğe yönlendirmek
• Kimlik gösterisinin sınıf içinde yeri olmadığını nazikçe hatırlatmak
• Sınıfı bir kimlik sorgulama alanına dönüştürmemek
Sınıf ortamı sabit olmalı; kimlik değil, karakter gelişimine alan açmalıdır.
“Aile bu süreci hiç bilmiyor ve öğrenci ‘Sakın söylemeyin’ diyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Ailenin bu süreçten tamamen habersiz olması sağlıklı değildir.
Ama öğrencinin güvenini sarsmadan ilerlemek gerekir.
Önerilen:
• “Bunu birlikte nasıl konuşabileceğimizi planlayabiliriz” demek
• Rehber öğretmenle birlikte aileye uygun zamanda, uygun bir dille bilgi verilmesini sağlamak
Aile süreç dışı bırakılmaz. Aile, çocuğun doğal bağ kurduğu ilk yer olmalıdır.
Eğitimci bunu koparan değil, onaran rolde olmalıdır.
“Bazı öğrenciler bu çocuklara çok sert tepki veriyor. Ben de arada kalıyorum.”
✅ CEVAP:
Eğitimcinin yeri arada değil, adaletle sabit duran yerdir.
• Kimseye hakaret, etiket, dışlama yapılamaz
• Ama hiçbir davranış da dokunulmazlık zırhı altında sınıfa dayatılamaz
İki tarafı da gözeterek, sınırları çizmek öğretmenin görevidir.
Rehber öğretmen gibi davranmasanız da, rehberlik edici bir dil sizin en güçlü aracınızdır.
“Bu öğrencilerin yaşadığı şey geçici olabilir mi? Yoksa kalıcı bir yönelim mi?”
✅ CEVAP:
Ergenlik dönemi, geçici duygusal yoğunlukların sıkça yaşandığı bir süreçtir.
Kimlik beyanı çoğu zaman “duygu beyanı”dır.
Bu nedenle:
• Çocuğu etiketlememek
• Karmaşasını kimlik olarak sabitlememek
• Gerektiğinde “Senin için bu duygular çok yoğun olabilir, bunu birlikte düşünebileceğin biriyle konuşman iyi olur” demek
Kalıcılığı belirleyen şey, çevresel yönlendirme değil; rehberlikle karşılaşıp karşılaşmadığıdır.
“Bazı öğrenciler LGBT’ye ait semboller kullanıyor. Bu durumda ne yapmalıyız?”
✅ CEVAP:
Semboller çoğu zaman bir aidiyet arayışıdır.
• Yasaklamadan önce anlamaya çalışılmalı
• Öğrenciyle birebir konuşulmalı
“Bu sembolü neden çizdin? Senin için ne anlam taşıyor?”
Eğer sembol okul kültürünü zedeliyor ya da sınıf içinde provokatif şekilde kullanılıyorsa, uygun bir dille sınır koyulmalı.
Semboller değil; öğrencinin iç dünyası görülmelidir.
“Bazı veliler bu çocukların varlığından rahatsız. Bize baskı yapıyorlar. Ne demeliyiz?”
✅ CEVAP:
Velinin kaygısı değerli ama öğrencinin güvenliği daha önceliklidir.
Öğretmen:
• Veliye öğrencinin kimlik bilgilerini veremez
• “Bu konuyla ilgili süreç rehberlik birimi tarafından yürütülüyor” diyerek veliyi bilgilendirir
• Gizliliği korur ama sınıf düzenini de ihmal etmez
Öğretmen, velinin talebiyle öğrenci gizliliği arasında dengeyi kuran kişidir.
“Ben kendi çocuğum böyle olsa çok üzülürdüm. Bu duygumla nasıl başa çıkacağım?”
✅ CEVAP:
Bu duygunuz çok doğal.
Çünkü öğretmen önce insandır, annedir, babadır.
Ama kendi ebeveynliğinizle öğrencinin öğretmeni olma rolünü karıştırmamalısınız.
“Ben senin annen değilim ama öğretmenin olarak senin için doğru olanı düşünebilirim” diyebilmek bile güçlü bir duruştur.
Kendi duygunuzu bastırmak değil; sabit bir duruşla yönlendirmeyen ama yalnız bırakmayan bir ilişki kurmak gerekir.
“Bir veli, sınıfta böyle bir çocuk olduğunu duymuş ve ‘Benim çocuğumun psikolojisi bozulmasın’ dedi. Ne diyebilirim?”
✅ CEVAP:
Bu kaygı öğretmen açısından anlaşılabilir bir durumdur. Ancak öğretmen şunu bilmelidir:
• Öğrencilerin varlığı değil; ifşa, dışlama ve kaotik söylemler çocukları etkiler.
Velilere şu şekilde bilgi verilebilir:
“Tüm öğrencilerimize karşı gizlilik ve güvenlik ilkesine sadığız. Rehberlik birimimiz bireysel durumlarla ilgileniyor.”
Eğitimcinin rolü hem veliyle sağlıklı iletişimi kurmak hem de öğrencinin gizliliğini korumaktır.
“Bazı öğrenciler bu tür öğrencilerle alay ediyor. Sınıfta nasıl bir tutum almalıyım?”
✅ CEVAP:
Sınıfta alay, etiketleme veya isim takma asla tolere edilmemelidir.
Amaç birini savunmak değil; sınıfta saygı ve mahremiyet kültürü inşa etmektir.
Örnek sınıf içi yönlendirme:
“Hiçbir arkadaşımızın görünüşü, sesi, tarzı alay konusu yapılamaz. Saygı, sadece sevdiğimiz kişilere değil, herkes için geçerlidir.”
Bu tutum kişiselleştirilmeden ama net bir kararlılıkla gösterilmelidir.
“Bazı öğrenciler bu konuyu ciddiye almıyor, sınıfta espri konusu yapıyorlar. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Kimlik, duygu ya da mahremiyet içerikli konuların espriyle hafifletilmesi sınıf düzenini zedeler.
Öğretmenin görevi:
• Konuyu dramatize etmeden ama ağırlığını fark ettirerek net bir sınıf disiplini sağlamaktır.
“Bazen bilmediğimiz şeylere gülebiliriz, ama bu birinin duygusuysa, saygı göstermek zorundayız.”
Espri görünümünde yapılan her dışlayıcı davranış sınırlandırılmalıdır.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenciler değişebilir mi? Yoksa hep böyle mi kalıyorlar?”
✅ CEVAP:
Evet, değişebilirler.
Kimlik karmaşası yaşayan birçok öğrenci zamanla:
• Sabırlı ve kararlı bir öğretmen duruşu,
• Ailesiyle bağının yeniden güçlendirilmesi,
• Ve sağlıklı örnek modellerle karşılaşması sonucunda
fıtratına uygun bir kimlik gelişimi yaşayabilir.
Önemli olan:
Bu karmaşanın kalıcı kimliğe dönüşmesine neden olacak
❌ Etiketleyici,
❌ Kutlayıcı,
❌ Onaylayıcı tutumlardan uzak durmaktır.
Eğitimcinin görevi:
✔️ “Sen bu hâlde kalacaksın” demek değildir
✔️ Ama “bu hâl senin gerçeğin” demek de değildir
Öğrenciye sabit bir duruş, sakin bir ilişki ve kimliğini tanıyabileceği doğal bir alan sunmak yeterlidir.
📌 Çocuk değişebilir. Kararsızlık sabitlenmezse, dönüş mümkündür. En kıymetli katkı; sabit ve merhametli bir öğretmendir.
Formun Üstü
Formun Altı
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenciye yaklaşırken diğer öğrenciler ‘Sen onun tarafındasın’ diyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Bu durum öğretmenin rehberlik ettiği öğrencilerle arasındaki bağın yanlış algılanmasından kaynaklanabilir.
Burada öğretmenin dilini herkes için aynı kararlılıkta kurması gerekir.
“Hiçbir öğrencimin tarafında değilim. Her öğrencinin gelişim yolculuğuna eşit mesafede duran bir öğretmenim.”
Tarafsızlık; duygusuzluk değil, ilkesel sabitliktir.
“Bazı öğrenciler bu konuları sosyal medyadan öğrenip sınıfta tartışmak istiyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Bu tarz konular sınıfın önünde tartışılmaya uygun değildir.
Eğitimci şunu yapabilir:
• “Bu çok özel bir konu. Sınıf ortamında değil, birebir görüşmelerde değerlendirilebilir.”
Bu cümle hem sınıf düzenini korur, hem öğrenciyi aşağılamaz.
Sınıf ortamı kimlik sorgulama değil; bilgi ve karakter eğitimi alanıdır.
“Bir öğrenci LGBT görüşlerini açıkça savunuyor. Diğer öğrenciler etkileniyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Okul ortamı pedagojik gelişim içindir, ideolojik tartışmaların yeri değildir.
Bir öğrenci kendi içinde karmaşa yaşıyorsa, bu bireysel olarak ele alınmalıdır.
Ancak bu durum sınıfta diğer öğrenciler üzerinde etkileyici bir beyana dönüşüyorsa, öğretmen müdahale etmelidir.
Öğrenciye ya da sınıfa aşağıdaki gibi sade ve kararlı bir açıklama yapılabilir:
“Okulumuzda herkesin farklı fikirleri olabilir. Ancak bu sınıf özel meselelerin tartışıldığı ya da savunulduğu bir alan değildir. Hepimizin hakkı; güvenli ve dengeli bir ortamda ders işleyebilmektir.”
Bu cümle:
✔️ Öğrenciyi hedef göstermez
✔️ Diğer öğrencileri korur
✔️ Sınıf düzenini muhafaza eder
✔️ İdeolojik baskıya karşı kararlılık gösterir
📌 Kimlik karmaşası yaşayan öğrenci dinlenebilir ama sınıfta savunulan bir görüş hâline getirilemez. Eğitimcinin görevi, sınıfın sağlıklı gelişimini korumaktır.
“Bir öğrenci ‘Ben kız değilim, erkek hissediyorum’ dedi. Ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Bu gibi beyanlar kimlik değil, duygudur.
Öğrencinin sözünü onaylamadan ama aşağılamadan cevap verilmelidir:
“Bu hislerin seni zorluyor olabilir. Bu konuda daha rahat konuşabileceğin bir rehber öğretmen var, birlikte gidebiliriz.”
Bu cümle, hem öğrenciyle ilişkiyi korur hem kimlik sabitlemesine zemin hazırlamaz.
Denge burada: ne kabul ne ret, sadece yön kazandıran rehberliktir.
“Bir öğrencim bana gizlice açıldı. Bunu başka biri öğrenirse çok üzülürüm diyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Gizlilik ilkesi önemlidir, ancak öğrenci kendine zarar verebilecek bir risk taşıyorsa mutlaka rehberlik birimiyle paylaşılmalıdır.
Ama:
• Bu paylaşım öğrencinin bilgisi dahilinde yapılmalı
• “Senin iyiliğin için, sana zarar gelmesin diye birlikte bir adım atalım” denmelidir
Gizliliği ihlal etmeden rehberlik etmek, öğretmenin en önemli görevlerinden biridir.
“Bu konularla ilgili okul politikası yok. Kime danışacağımı bilemiyorum.”
✅ CEVAP:
Bu gibi durumlarda öğretmen yalnız hissetmemelidir.
Yapılması gereken:
• Rehber öğretmenle koordineli çalışmak
• Okul idaresiyle sınıf düzeni ve öğrenci mahremiyeti konusunda ortak bir tutum belirlemek
• Gerekirse MEB rehberlik ilkelerine başvurarak genel çizgiyi görmek
Öğretmen yalnız değildir. Kurumsal denge ile kişisel sabitlik birleştirildiğinde en güçlü rehberlik zemini oluşur.
“Bir veli ‘Benim çocuğumun bu çocuklardan etkilenmesini istemiyorum’ dedi. Ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Veli kaygısı önemlidir ama bu kaygının öğrenci haklarını ihlal edecek bir söyleme dönüşmesine izin verilmemelidir.
Eğitimcinin duruşu şu şekildedir:
“Okulda her öğrenci için güvenli, dengeli ve etik bir ortam oluşturmaya özen gösteriyoruz. Rehberlik birimimiz bireysel durumları değerlendiriyor.”
Bu yaklaşım, veliye güven verirken, öğrencinin mahremiyetini korur.
Taraf tutmadan, sınır koyan bir açıklama en güçlü cevaptır.
“Bazı öğrenciler bu çocukları alaya alıyor. Gülerek taklit ediyorlar. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Alay, taklit ve etiketleme sınıf içi ahlaki düzeni bozar.
Öğretmen sınıfta şunu açıkça ifade etmelidir:
“Bir arkadaşımızın duygusu ya da görünüşü dalga konusu yapılamaz. Saygı herkesin hakkıdır.”
Bu cümle hem hedefteki öğrenciyi korur hem de alay eden öğrencilerde farkındalık oluşturur.
Alay edilen değil, alay eden sınırlandırılır.
“Öğrenciler sosyal medyadan çok etkileniyor. Bu içerikleri sınıfa taşıyorlar. Ne yapabilirim?”
✅ CEVAP:
Öğrenciler izledikleri içerikleri sınıf içinde tartışmak isteyebilir. Bu durumda:
• Konunun sınıf ortamına uygun olmadığı nazikçe ifade edilmelidir
• “Bu konu özel bir konu, sınıf ortamında değil, bireysel olarak değerlendirilmesi daha uygun olur.” denmelidir
Eğer içerik ciddi kafa karışıklığına yol açıyorsa rehberlik birimiyle birlikte medya okuryazarlığı üzerine bir farkındalık çalışması planlanabilir.
Sınıf ideolojik tartışma alanı değil, güvenli öğrenme ortamıdır.
“Kimlik karmaşası yaşayan bir öğrenci kendini farklı ilan ettiğinde sınıfta alkışlayanlar oldu. Bu sağlıklı mı?”
✅ CEVAP:
Hayır.
Bu tür tepkiler çocuğun karmaşasını kalıcılaştırabilir.
Eğitimci sınıfa şunu hatırlatmalıdır:
“Herkesin duygusuna saygı gösterilir ama hiçbir özel beyan alkışla karşılanmaz. Burası duyguların ifade edildiği ama kimliklerin ilan edilmediği bir ortamdır.”
Bu açıklama, hem karmaşayı sabitlemez hem de sınıf düzenini korur.
Öğrenci görünür olur ama yönsüz kalmaz.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenci diğer öğrencileri de etkilemeye başladı. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Kimlik karmaşası bulaşıcı değildir ama görünürlük, ilgi ve aidiyet ihtiyacı duyan öğrencilerde benzer davranışlara yol açabilir.
Burada öğretmenin görevi:
• Bireysel karmaşayı sınıfsal örüntüye dönüştürmemektir
• Gerekirse sınıfa kimliklerden değil, değerlerden söz etmek
• Ve sınıf düzenini korumak adına rehberlik birimiyle birlikte çalışmaktır
Etkilenme değil; yön bulamama, asıl sorundur. Öğretmen yön gösterir.
“Bazı öğrenciler ‘sen de LGBT’yi destekliyor musun?’ diye bana soruyor. Ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Bu soruya girilmemelidir. Öğrenci öğretmeni ideolojik bir konumda görmek isteyebilir.
Verilecek cevap net olmalı ama çatışma doğurmamalıdır:
“Ben kimseyi ideolojik olarak desteklemem. Öğretmen olarak tüm öğrencilerin gelişimine eşit mesafedeyim.”
Bu cümle hem sınıfı nötrleştirir hem de öğretmenin sabitliğini gösterir.
Rehberlik, tarafsız kalmak değil; kararlı kalmaktır.
“Bir öğrenci ‘Beni sadece sen anlarsın’ diyerek bana çok bağlandı. Bu ilişki beni zorluyor.”
✅ CEVAP:
Bu gibi durumlarda öğrenci öğretmeni “tek bağ” haline getirebilir.
Bu bağ:
• Ne kırılmalı
• Ne de bağımlılığa dönüşmelidir
Yapılacak olan:
“Seni anladığımı biliyorsun ama bu konuda seninle ilgilenecek başka uzmanlar da var, birlikte konuşabiliriz.”
Öğrenci yalnız bırakılmaz ama ilişki profesyonel sınırlar içinde kalır.
“Bu öğrenci sınıfta ağladı, sonra herkes sustu. Ne yapacağımı bilemedim.”
✅ CEVAP:
Ağlayan öğrenci sınıfın duygusal dengesini sarsabilir. Ama bu, yönetilemeyecek bir durum değildir.
• Öncelikle sınıfı kısa bir süreliğine toparlamak için sade bir cümle kullanılabilir:
“Herkesin zaman zaman zorlandığı anlar olabilir. Arkadaşımızın şu an özel bir desteğe ihtiyacı var.”
• Ardından öğrenci birebir görüşmeye alınır ve rehberlik birimine yönlendirilir
Kriz yönetimi sakinlik, sabitlik ve yargısızlıkla sağlanır.
“Benim öğrencim böyle değil ama bu konuları öğrenmem gerekiyor mu?”
✅ CEVAP:
Evet.
Çünkü bu konular sadece sizin öğrencinizi değil, eğitim ortamının genelini ilgilendiriyor.
• Bilmek = Hazırlıklı olmak
• Sabit kalmak = Sarsılmamak
Bu süreçlerde bilgili olan öğretmen hem kendini hem öğrencisini korur.
Bilgi savunma değil; rehberlik aracıdır.
“Bütün bu meselelerde öğretmen olarak en temel görevim nedir?”
✅ CEVAP:
Öğretmenin temel görevi:
• Kimlik tariflemek değil
• Kimlik karmaşasına sabit ve merhametli bir duruş göstermektir
• Aile bağını koparmadan, rehberlik edici bir ilişki kurmaktır
“Senin kim olduğunu senin adına tarif etmiyorum ama yönünü kaybetmemen için sana eşlik ediyorum.”
Bu cümle öğretmenin iç ve dış dengesidir.
En iyi öğretmen, sabit duran ama incitmeyendir.
“Bazı öğretmen arkadaşlar bu çocuklara fazlaca ‘anlayış’ gösteriyor. Bu yönsüzleştirme sayılmaz mı?”
✅ CEVAP:
Anlayışla yönsüzlük arasında ciddi fark vardır.
Eğitimci öğrenciyi duyabilir ama karmaşasını kimlik olarak sabitleyemez.
• Yumuşaklık sınır kaybına,
• Merhamet onay diline dönüşmemelidir.
Rehberlik edici öğretmen:
“Ben seni görüyorum ama bu karmaşada kalmanı istemem.” diyebilen öğretmendir.
Aşırı esneklik değil; sabit ve şefkatli duruş gereklidir.
“Bazı öğretmenler bu çocuklara ilgiyle yaklaşıyor ama diğer çocuklar kendilerini ihmal edilmiş hissediyor. Bu adaletli mi?”
✅ CEVAP:
Hayır.
Öğretmenin ilgisi ayrıcalık gibi görünmemeli.
Her çocuk, öğretmenin güvenli, dengeli ve adil ilgisine ihtiyaç duyar.
• Kimseye fazladan ilgi gösterilmez
• Kimseden sevgi esirgenmez
“Ben sınıfımdaki her çocuğu aynı özenle görürüm” öğretmenin temel mesajı olmalıdır.
Adalet, rehberlikten önce gelir.
“Bir öğrenci kendini erkek bedeninde sıkışmış gibi hissettiğini söyledi. Ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Bu tür beyanlar çocuğun ruhsal çatışmasının dışavurumudur.
Öğretmenin görevi bu çatışmayı tarif etmek değil; öğrencinin yalnız kalmamasını sağlamaktır.
Verilebilecek yanıt:
“Bu senin için zor olabilir. Ama bu duyguyla tek başına kalmamalısın. Bunu birlikte konuşabileceğimiz biri var.”
Onay değil, yön kazandıran rehberlik esastır.
“Bir öğrenci kendine zarar verdiğini söyledi ama ailesine söylememi istemedi. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Bu durumda gizlilik ilkesi sınırlanır.
Öğrenciye şeffaf olunmalı:
“Sana zarar gelmemesi için bir yetişkinin bu durumu bilmesi gerekiyor. Bunu birlikte yönetebiliriz.”
Aileye haber vermek, öğrenciyi ihanet değil; koruma amacıyla yapılan bir adımdır.
Gizliliği koruyarak değil, sağlıklı şekilde yönlendirerek sorumluluk alınmalıdır.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenci sınıfta sürekli dikkat çekmeye çalışıyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Bu davranış, kimlik karmaşasından çok duygusal görünürlük arayışının işaretidir.
• Öğrenciye ayrıcalık tanınmaz
• Dikkat çekme davranışı abartılmaz
• Rehberlik sürecine yönlendirilir
Sınıfa karşı sabit, öğrenciye karşı yumuşak ama net duruş korunmalıdır.
Gösterilen ilgi, sabitleyici değil; dengeleyici olmalıdır.
“Bazı öğrenciler bu öğrencilerle dalga geçiyor ama şaka yaptıklarını söylüyorlar. Bu durumda ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Şakanın ölçüsü yoksa, zarar doğurur.
Eğitimci bunu normalleştiremez.
Sınıfta açık bir sınır konulmalı:
“Duyguların, kişiliklerin ve farklılıkların şaka konusu olması bizi küçültür.”
Öğrenciler arasındaki mizah kültürü, mahremiyet ihlaline dönüşmemelidir.
Saygı sınırı, öğretmen tarafından belirlenir.
“Bu öğrencilere ne kadar alan açarsak diğer öğrenciler etkilenir mi?”
✅ CEVAP:
Açılan alan rehberlik alanıysa kimse zarar görmez.
Ama açılan alan kimlik ilanı, sabitleme ve ideolojik normalleştirme alanına dönüşürse diğer öğrenciler de yönsüzleşebilir.
Öğretmen:
• Sınıf içinde konuyu yaygınlaştırmaz
• Öğrenciye bireysel görüşme alanı açar
Alan açmak, ortamı serbestleştirmek değil; ihtiyacı doğru yere taşımaktır.
“Bu çocuklara çok şey anlatmak istiyorum ama sınıf ortamı uygun değil. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Sınıf tüm öğrencilere aittir.
Özel meseleler sınıfın huzurunu bozmamalıdır.
• Öğrenciyle bireysel konuşulabilir
• “Bu konuda sana özel olarak eşlik edebilirim” denebilir
Konu özelse, ortam da özel olmalıdır.
“Öğrenci kendini böyle tanımlıyorsa, ben ne diyebilirim ki?”
✅ CEVAP:
Öğrencinin beyanı dinlenir ama mutlak kabul edilmez.
Eğitimcinin görevi:
• Kimlik tanımlamak değil,
• Beyan edilen tanımın içindeki duyguyu fark etmektir.
“Bu duyguyu yaşaman seni çok zorluyor olabilir. Bu konuda sana iyi gelebilecek bir destek var.”
Bu yaklaşım, sabitlemeden yön kazandırır.
Öğrencinin ifadesi onay değil, ihtiyaç olarak görülmelidir.
“Ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum. Bilmediğim bir konuda hata yapmaktan korkuyorum.”
✅ CEVAP:
Eğitimcinin her şeyi bilmesi gerekmez. Ama şunu yapabilir:
• Kararlı ve açık kalabilir
• “Bu konuda uzman değilim ama seni yanlış anlaşılmadan bir yetişkine yönlendirmek isterim.” diyebilir
Bu cümle:
• Öğrenciyi yalnız bırakmaz
• Sizi zora sokmaz
• Rehberlik edici duruşun en sade hâlidir
Bilmemek ayıp değil; yön gösterebilmek kıymetlidir.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenciler okuldan dışlanırsa, bu durum düzelmez mi?”
✅ CEVAP:
Hayır. Dışlamak, çocuğu doğruya yaklaştırmaz; daha da yalnızlaştırır.
Çocuk yön ararken itilen olursa, kendisini ait hissettiği ilk yere saplanır.
Rehberlik edici öğretmen şunu söyler:
“Seni bu hâlinde bırakmam ama bu hâlini de kutsamam.”
Dışlama değil, yön kazandıran sabitlik tedavi edicidir.
“Bu öğrencilere ayrıcalık tanımalı mıyız?”
✅ CEVAP:
Kesinlikle hayır.
Hiçbir öğrenciye ayrıcalık tanınmaz.
Ama kimse de aşağılanmaz.
• Tüm öğrenciler eşit güven ortamında gelişir
• Her davranışa aynı sınır uygulanır
“Sen farklısın” değil; “Sen de sınırlarla büyürsün” denir
Ayrıcalık değil, adil ve sabit yaklaşım esastır.
“Bütün sınıfa bu konu hakkında açıklama yapmalı mıyım?”
✅ CEVAP:
Hayır.
Bireysel bir meseleyi sınıf önüne taşımak hem pedagojik değildir, hem mahremiyet ihlalidir.
Eğer sınıfta genel bir merak varsa, konuyu kişiselleştirmeden değerler, saygı, sınır, mahremiyet gibi kavramlar üzerinden işleyebilirsiniz.
Kimliği konuşmak değil, kimliğe saygı dilini inşa etmek gerekir.
“Bazı öğrenciler bu tür öğrencilerle konuşmaktan kaçınıyor. Müdahale etmeli miyim?”
✅ CEVAP:
Zorla arkadaşlık kurdurulmaz ama saygı sınırı korunur.
“Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorunda.”
Bu yaklaşım hem farklı öğrenciyi korur hem diğer öğrenciyi zorlamaz.
Arkadaşlık dayatılmaz, saygı kültürü kazandırılır.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenci derste sürekli öne çıkıyor, bu dikkat dağıtıyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Öğretmen sınıf yönetiminde kimlik beyanlarını değil, sınıf kurallarını esas alır.
• Dikkat dağıtan her davranış gibi bu da uygun bir dille sınırlandırılır
• “Bu konuları sınıf ortamında konuşmuyoruz” denir
Öğrenci yönlendirilmez, ama sınıf rehavete de teslim edilmez.
“Bu öğrenciler okul kurallarına uymadığında nasıl davranmalıyım?”
✅ CEVAP:
Okul kuralları her öğrenci için aynıdır.
Kimlik karmaşası olan bir öğrenciye kural esnetilmez.
Ama uygulama yapılırken:
• Aşağılayıcı dil kullanılmaz
• Kurallar kararlılıkla ama insani bir dille uygulanır
“Kurallar hepimiz içindir. Bu senin için de geçerli.”
İstisna değil, istikrar şifadır.
“Veliler bu çocukları konuşmamı istiyor. Onlara ne diyebilirim?”
✅ CEVAP:
Öğretmen veliyle öğrencinin özel durumunu paylaşamaz.
Ama sınıf genelini korumak adına şunlar söylenebilir:
“Okul, rehberlik birimiyle birlikte tüm öğrencilerin gelişimini takip etmektedir. Her öğrencinin mahremiyetine saygı gösteriyoruz.”
Bu cümle hem veliye güven verir hem öğrencinin onurunu korur.
Eğitimci, veliyle öğrenci arasında dengeyi koruyan kimsedir.
“Bir öğrenci kimliğini saklamak istiyor ama arkadaşları fark etti. Bu durumda ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Öğrencinin isteğine saygı gösterilmeli, ama sınıfta ifşa, ima ya da baskı oluşuyorsa:
• Öğrencilerle genel bir ‘mahremiyet farkındalığı’ konuşması yapılmalı
• Gerekirse birebir rehberlik görüşmesi sağlanmalıdır
“Kimse bir başkasının özel alanına müdahale edemez.”
Öğrencinin beyanı değil, güven alanı korunur.
“Bu çocuklar bana göre doğru yaşamıyorlar. Ama bana emanetler. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
İnancınıza, ahlaki duruşunuza sadık kalmakla birlikte; bu çocuklara şefkatli bir duruş göstermek mümkündür.
• Onlara yönsüzlük sunmadan
• Fırsat kollamadan yargılamadan
“Seni bu hâlde bırakmam ama seninle ilişkimi de koparmam.”
Bu duruş: tedavi eden öğretmenliğin özüdür.
“Sınıfın genelinde bu konuya dair tedirginlik var. Ortam geriliyor. Ne yapabilirim?”
✅ CEVAP:
Ortamı yumuşatacak olan şey bilgi değil, kararlı öğretmen duruşudur.
• Sınıfın güvenini yeniden kurun
• Genel ilkeleri sade cümlelerle hatırlatın:
“Sınıfımız bir tartışma ortamı değil, bir öğrenme ve saygı ortamı.”
Gerilimden kaçmak değil; sakinlikle sabit kalmak, sınıfın duygusal dengesini sağlar.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenciler için en doğru öğretmen tutumu nedir? Ne söylersem zarar vermemiş olurum?”
✅ CEVAP:
En doğru tutum:
• Ne teşvik edici
• Ne yargılayıcı
• Sadece rehberlik edici bir dil kullanmaktır.
Bu öğrenciler çoğu zaman sadece duygularını adlandırmak isterler.
Ama duyguları sabitlemek, kimlik olarak kabul etmek ciddi risk taşır.
Eğitimcinin ağzından çıkacak her cümle, çocuğun iç dünyasında uzun vadeli anlamlar oluşturabilir.
Önerilen ifade:
“Bu duygular seni çok yoruyor olabilir. Ama bu duygu hâli senin kimliğin değildir. Bu konuda konuşabileceğin bir yetişkin var. Dilersen birlikte yön bulabiliriz.”
Bu cümle:
✔️ Ne çocuğu suçlar
✔️ Ne yaşadığı karmaşayı kimlik hâline getirir
✔️ Sadece fıtratına uygun kimlik inşası için zaman ve zemin kazandırır.
📌 Rehber öğretmenlik, sabırla duran; duyguyu yüceltmeden yön gösteren öğretmenliktir.
“Erkek öğrencim ağladığı için arkadaşları ‘kız gibi’ deyip dalga geçti. Bu durumda nasıl davranmalıyım?”
✅ CEVAP:
Bu ifade hem cinsiyetçi hem de duyguyu aşağılayan bir söylemdir.
Öğretmen olarak sınıfta şu mesaj net şekilde verilmelidir:
“Duygular cinsiyetsizdir. Kimse duygusunu gösterdiği için küçümsenemez.”
Bu duruş:
• Ne cinsiyet rollerini siler
• Ne de duyguları bastırır
Cinsiyete uygun karakter gelişimi, sağlıklı duygu ifadesiyle mümkündür.
“Bir öğrenci ‘ben erkek gibi giyinmek istiyorum’ dedi. Bu durumda ne söylemeliyim?”
✅ CEVAP:
Bu ifade genellikle kimlik karmaşasından değil, özdeşim eksikliğinden doğar.
Öğretmen şunu diyebilir:
“Kendini bu şekilde ifade etmen dikkatimi çekti. Dilersen bu konuyu bir rehber öğretmenle konuşabiliriz.”
Giyim tercihi üzerinden kimlik tanımlanmaz.
Ama bu tür davranışlar görmezden gelinmez.
Denge: Sabitlemeden, sahipsiz bırakmadan yön göstermektir.
“Bazı öğrenciler sınıfta ‘Ben artık böyle hissediyorum’ gibi ifadeler kullanıyor. Bu yaygınlaşabilir mi?”
✅ CEVAP:
Evet, özellikle ergenlik döneminde bu tür ifadeler özdeşim, kabul görme ve dikkat çekme amacıyla tekrarlanabilir.
Bu gibi durumlarda:
• Duygular küçümsenmez
• Kimlik beyanları sınıfın önünde konuşulmaz
• Rehberlik sürecine yönlendirilir
Sınıf, kimlik beyan alanı değil; rehberlik kazandırılan gelişim alanı olmalıdır.
“Bir veli bu çocuklarla arkadaşlık kurulmaması gerektiğini söylüyor. Bu söyleme karşı ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Ebeveynin kaygısı anlaşılır ama ayrımcılığa zemin olmamalıdır.
Velilere şöyle denebilir:
“Çocuklarımız arasında farklılıklar olabilir ama bu durum arkadaşlıkları değil; karşılıklı saygıyı ilgilendirir. Biz bu konuda dikkatli bir sınıf ortamı inşa etmeye çalışıyoruz.”
Toplumsal değerler korunur ama öğrenci etiketlenmez.
“Okulda tuvalet tercihiyle ilgili talepler geliyor. Kendini kız gibi hisseden bir erkek öğrenci kız tuvaletini kullanmak istiyor.”
✅ CEVAP:
Tuvalet gibi mahrem alanlar biyolojik cinsiyete göre düzenlenmiştir.
Kendini nasıl hissettiğinden bağımsız olarak:
“Tuvalet kullanımında okul kuralları biyolojik cinsiyete göre uygulanır.” cümlesi net biçimde söylenmelidir.
Bu açıklama:
• Ne aşağılayıcı
• Ne teşvik edici
• Sadece okulun düzenini ve sınırını gösteren kararlı bir açıklamadır
Merhamet, belirsizlik demek değildir.
“Bazı öğrenciler, ‘Sen de LGBT karşıtı mısın?’ gibi sorular soruyor. Bu durumda ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Öğrencinin öğretmeni ideolojik pozisyona çekme isteği pedagojik bir ortamı bozar.
Cevap net ama yumuşak bir şekilde verilir:
“Ben kimlik etiketleriyle değil, öğrencinin içsel gelişimiyle ilgileniyorum.”
Bu tür sorulara açık taraf belirlemek değil, sabit bir rehberlik duruşu ile karşılık vermek gerekir.
“Bir öğrenci arkadaşının dış görünüşüyle ilgili dalga geçti. Bu bir şiddet sayılır mı?”
✅ CEVAP:
Evet.
Alay, küçümseme, dış görünüşe dair yorum yapmak psikolojik şiddet içerir.
Öğretmen:
• Anında sınıfa duruş gösterir
• “Kimse kimsenin sesiyle, yürüyüşüyle, görünüşüyle dalga geçemez” şeklinde net bir mesaj verir
Sınıfta her davranış serbest değildir. Saygının sınırlarını öğretmen çizer.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenciler bazen grup halinde hareket ediyor. Bu sınıf ortamını etkiler mi?”
✅ CEVAP:
Eğer grup davranışı sınıf huzurunu bozuyor ya da diğer öğrenciler üzerinde baskı kuruyorsa, öğretmen müdahale etmelidir.
“Hepimizin duyguları özel ama bu sınıf kimlik ilan yeri değil. Sınıf hepimiz için ortak bir alan.”
Bu sınır hem düzeni korur hem öğrenciyi yalnızlaştırmaz.
Rehberlik etmek özgürlük değil, sınırla birlikte güven sunmaktır.
“Bu çocuklar ne kadar ilgilenilirse ilgilenilsin, değişmiyor gibi görünüyor. Yani boşuna mı uğraşıyoruz?”
✅ CEVAP:
Asla boşuna değil.
Her kararlı cümle, her sabit duruş, her incitmeyen uyarı çocuğun zihninde iz bırakır.
Belki o an etkisi görülmez. Ama zamanla sabit bir öğretmenin varlığı öğrencinin dönüş yolunu açabilir.
“Ben sana kim olduğunu söylemem, ama yönünü kaybetmemen için burada olurum.”
Bu cümle kimliği değil, yolu onarır.
Hiçbir sabit duruş boşa değildir.
“Öğrenciler arasında ‘onlar, o kişi’ gibi zamir tartışmaları oluyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Türkçede cinsiyet ayrımına dayalı zamir kullanımı yoktur.
Bu nedenle, öğrencinin “beni onlar diye çağırın” talebi:
• Dil bilgisel değil
• Kimlik karmaşasının dışavurumudur
Bu durumda öğretmen:
“Dilimizde bu şekilde ifade edilmiyor. Ben seninle saygılı bir ilişki kurmaya devam ederim ama bu tür zamir değişikliklerini uygulayamam.”
Bu ifade yargı içermez, yön kaybına da izin vermez.
Dil sabittir, öğretmenin duruşu da öyle olmalıdır.
“Öğrenci bana ‘beni olduğum gibi kabul etmiyorsun’ dedi. Ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Bu tür cümleler öğrencinin anlaşılmama korkusuyla savunma geliştirdiği ifadelerdir.
Öğretmen şu şekilde karşılık verebilir:
“Ben seni insan olarak önemsiyorum ama yaşadığın karmaşayı da hafife almıyorum. Bu nedenle senin için en doğru yolu aramanı önemsiyorum.”
Bu yaklaşım:
✔️ Onay vermez
✔️ Reddetmez
✔️ Rehberlik eder
Gerçek kabul, kimlik karmaşasına sabitlik değil; yön bulma fırsatı sunmaktır.
“Öğrenciler arasında ‘beni onlar diye çağırın’ gibi zamir tartışmaları oluyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Türkçede zamirler sayı ve kişi esasına dayanır, cinsiyete göre değişmez.
“Beni onlar diye çağırın” ifadesi dil kuralı değil, kimlik karmaşasının dışavurumudur.
Öğretmen şu cümleyi kurabilir:
“Dilimizde bu şekilde bir kullanım yok. Sana saygımı korurum ama bunu uygulayamam.”
Bu netlik, ne aşağılar ne de karmaşayı teşvik eder.
Öğretmen dilde ve duruşta kararlılığını korur.
“Öğrenci ‘beni olduğum gibi kabul etmiyorsunuz’ dedi. Ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Çocuklar onaylanmadığında reddedildiklerini zannedebilir.
Oysa öğretmenin duruşu şudur:
“Senin değerini biliyorum. Ama bu karmaşada kalman senin için iyi değil. Seni yalnız bırakmadan çıkış yolları arayabiliriz.”
Bu söylem, hem insani hem kararlıdır.
Onaylamadan yanında kalmak, gerçek rehberliktir.
“Bir öğrenci sınıfta kendini farklı şekilde tanımladı. Sınıf karmaşa yaşadı. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Sınıf ortamı, bireysel kimlik beyanlarının yapılacağı yer değildir.
Bu gibi durumlarda öğretmen:
“Bu çok özel bir mesele. Sınıf ortamı böyle kişisel açıklamalar için uygun değildir.”
diyerek ortamı toparlar.
Kimlik beyanı sınıfa taşınmaz; rehberlik alanında değerlendirilir.
Sınıf, sabitliği koruyan güvenli bir alandır.
“Bazı öğrenciler bu konularla çok ilgileniyor. Sürekli soru soruyorlar. Bu sağlıklı mı?”
✅ CEVAP:
Bu tür ilgi, çoğu zaman medya etkisi, özdeşim arayışı ya da dikkat ihtiyacından doğar.
Eğitimcinin görevi:
• Konuyu sınıf önünde yaygınlaştırmadan
• Soruları sade, sadeleştirici cümlelerle sınırlı biçimde cevaplamak
• Gerekirse rehberlik servisine yönlendirmektir
Karmaşaya açıklık kazandırmak yerine, açıklık isteyen duyguları sakinleştirmek gerekir.
“Bir öğrencim bu karmaşa içinde. Ama ona fazla ilgi gösterince diğer öğrenciler bunu sorguluyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Hiçbir öğrenciye ayrıcalık tanınmaz.
İlgi, ihtiyaçla sınırlı, saygı temelli olmalıdır.
Sınıfınıza şu açıklama yapılabilir:
“Her öğrencinin ihtiyacı farklıdır. Ama benim gözümde herkes aynı değerdedir.”
Bu ifade, hem diğer öğrencilerin gönlünü alır hem rehberlik sürecini gizlilikle devam ettirir.
Öğretmen her çocuğa adaletli mesafede durur.
“Bir öğrencim okul kıyafet kuralına uymuyor. Giyimi cinsiyetine uygun değil. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Okul kıyafet yönetmeliği tüm öğrenciler için geçerlidir.
Uygulama yapılırken şu cümle kurulabilir:
“Bu kıyafetle ilgili sana özel bir durum olabilir. Ama hepimiz kurallara uymakla yükümlüyüz.”
Bu ifade öğrenciyi hedef haline getirmez; okulun kararlılığını gösterir.
Kurallar sabittir; uygulama şefkatli olabilir.
“Bazı öğrenciler ‘Ben de böyle hissediyorum’ demeye başladı. Bu taklit olabilir mi?”
✅ CEVAP:
Ergenlik döneminde kimlik ifadeleri bazen gerçek duygudan değil, görünürlük ve aidiyet arayışından doğar.
Öğretmen bu cümleyi kurabilir:
“Hissettiğin şey değerli olabilir ama bu bir karar ya da kimlik anlamına gelmez. Kendini daha iyi tanıman için konuşabileceğin bir alan olabilir.”
Taklidi sabitlemek yerine, sakince söndürmek gerekir.
“Veliler bu konuların okulda hiç konuşulmaması gerektiğini söylüyor. Sizce ne demeliyim?”
✅ CEVAP:
Velilerin bu hassasiyeti çok kıymetlidir.
Okulda bu konular ideolojik tartışma olarak değil, pedagojik sorumlulukla bireysel düzeyde ele alınmalıdır.
Velilere şöyle denebilir:
“Sınıfta bu meseleler tartışılmaz. Ancak bireysel olarak rehberlik ihtiyacı olursa gizlilik içinde ilgilenilir.”
Aile değerleriyle pedagojik denge birlikte yürütülür.
“Bir öğrencim duygularını anlatmak istedi ama sonra uzaklaştı. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Çocuklar bazen kendi duygularından da korkabilir.
Sizin cümleniz şu olabilir:
“Seni zorlamak istemem. Ama bil ki sana saygı duyan bir öğretmenin var.”
Bu ifade, öğrencide hem güven hem düşünme alanı bırakır.
Zorlamadan ilişkiyi açık tutmak, onarıcı öğretmenliktir.
“Sınıfta bu meseleler konuşuldukça öğrencilerin dikkati dağılıyor. Müdahale etmeli miyim?”
✅ CEVAP:
Evet.
Sınıf bir tartışma ya da beyan ortamı değil, eğitim alanıdır.
Eğitimci şu cümleyle sınır koyabilir:
“Bu çok özel bir konu. Sınıfın düzeni ve herkesin hakkı bizim için önemli. Bu konuyu özel bir ortamda değerlendirmek daha sağlıklı olur.”
Sınıfın ruhu karmaşa ile değil, öğretmenin sabitliği ile korunur.
“Bu meselelerde öğrenciyle empati kurarsam kimliğini onaylamış gibi olur muyum?”
✅ CEVAP:
Hayır.
Empati, onay değildir.
Empati:
• Öğrencinin duygusunu anlamaya çalışmaktır
• Onu bu karmaşayla baş başa bırakmamaktır
Öğretmenin söylemi şöyle olabilir:
“Zorlandığını görüyorum. Bu duygularını bastırmadan ama seni içinde bulunduğun durumla sabitlemeden değerlendirebiliriz.”
Empati, onaylayarak değil; eşlik ederek kurulur.
“Bir öğrencim sürekli başka öğrencilere bu konulardan bahsediyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Okul ortamı bireysel ifadelerin yaygınlaştırıldığı bir alan değildir.
Öğrencinin bu davranışı sınır ihlali sayılır.
Sınıfa şu mesaj verilir:
“Kimsenin kişisel yaşantısı ya da duygusu, başkalarına anlatılması gereken bir konu değildir.”
Gerekirse bireysel görüşmede öğrenciye bu davranışın neden sağlıksız olduğu açıklanır.
Paylaşmak başka, yaymak başkadır.
“Kimlik karmaşası yaşayan öğrenci sınıf içinde dikkat çekmeye çalışıyor. Bu nasıl karşılanmalı?”
✅ CEVAP:
Bu tür davranışlar genellikle duygusal görünürlük ihtiyacından doğar.
Dikkat çekme isteğiyle karmaşa sabitlenirse, başka öğrenciler de etkilenebilir.
• Öğrenci birebir görüşmeye alınmalı
• Sınıf içinde fazla görünür kılınmamalı
“Bazı duygularını konuşmak istemen anlaşılır ama bu sınıf ortamı bunun için uygun değil.”
Dikkat değil; istikrar tedavi edicidir.
“Sınıfta bu meseleleri hiç konuşmadan geçmek doğru mu? Yoksa bazı şeyleri açıklamalı mıyız?”
✅ CEVAP:
Sınıf bu konuların tartışılacağı yer değildir.
Ancak sınıfın huzuru, sorularla bozuluyorsa, kısa ve sade açıklamalar yapılabilir:
“Bazı insanlar kendini farklı hissedebilir. Bu bir kimlik değil, geçici bir karmaşa olabilir. Bu konular sınıf ortamında değil, özel görüşmelerde değerlendirilmelidir.”
Bu netlik, bilgi yüklemeden sınıfı sakinleştirir.
Sade dil, güçlü rehberliktir.
“Ben bu öğrencileri yargılamıyorum ama kendimi uzak hissediyorum. Bu doğru mu?”
✅ CEVAP:
Bu duygu insani ve kabul edilebilirdir.
Önemli olan bu mesafeyi soğukluğa değil, saygılı duruşa dönüştürebilmektir.
Öğretmen:
“Sana zarar vermek istemem ama senin için doğru olanı da kaybetmene izin vermem.” diyebilmelidir.
Yargılamadan uzak, sabit duran öğretmen en güvenilir öğretmendir.
“Bir öğretmen arkadaşım bu konuları çok savunuyor. Aramızda çatışma çıkıyor. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Fikir farklılıkları olabilir. Ancak öğrenci önünde çatışmaya dönüşmemelidir.
• Kendi duruşunuzdan taviz vermeyin
• Arkadaşınızı ikna etmeye çalışmayın
• “Ben öğrencinin kimliğini değil, ihtiyacını anlamaya çalışıyorum” diyerek sabit durun
Sabit ve sessiz duruş, bazen en güçlü cevaptır.
“Öğrenciler bu meseleleri film, dizi ve sosyal medya üzerinden çok konuşuyor. Müdahale etmeli miyim?”
✅ CEVAP:
Evet.
Bu içerikler çocuklarda kimlik karmaşasını artırabilir.
Bu noktada öğretmen, şunu söyleyebilir:
“İzlediğiniz şeylerin sizi etkilemesine izin vermemelisiniz. Gerçek kimlik, izlediğiniz şeylerle değil, sahip olduğunuz değerlerle gelişir.”
Medya etkisiyle değil; öğretmenin kararlılığıyla gelişim olur.
“Bazı öğrenciler bu konuyu eğlenceye çeviriyor. Gülüyorlar, taklit yapıyorlar. Ne yapmalıyım?”
✅ CEVAP:
Ciddiyetsizlik, kimlik karmaşası yaşayan öğrenciye zarar verir.
Ayrıca diğer öğrencilerin de süreci hafife almasına neden olur.
Öğretmen sınıfa şunu söyleyebilir:
“Bazen bilmediğimiz konulara gülebiliriz. Ama bu bir arkadaşımızı ilgilendiriyorsa, saygıyı kaybedemeyiz.”
Sınıfın ağırlığı, öğretmenin kararlılığından gelir.
“Ben bu öğrencinin ailesiyle tanışıyorum. Aile hiç böyle bir şey fark etmemiş. Onlara haber verilmeli mi?”
✅ CEVAP:
Evet, ciddi bir durum varsa aile mutlaka bilgilendirilmelidir.
Ancak bu süreç:
• Rehber öğretmenle birlikte yürütülmeli
• Öğrencinin bilgisi ve onayı dahilinde planlanmalıdır
“Senin için iyi olacağını düşündüğüm bir adım atmak istiyorum. Bunu seninle birlikte yapalım.”
Aile koparılmaz, çocuğun üstünden atlanmaz. Herkes sürece saygıyla dâhil edilir.
“Bütün bu yaşananlar içinde ben bir öğretmen olarak neyi korumalıyım?”
✅ CEVAP:
En çok korunması gereken şey, sizin sabırlı, sabit, kararlı ve merhametli duruşunuzdur.
• Bilgi kadar ahlâk
• Empati kadar denge
• İletişim kadar sınır
öğrencinin en çok ihtiyaç duyduğu şeydir.
“Ben senin karışıklığını kimlik saymıyorum. Ama seni bu karışıklıkla baş başa da bırakmıyorum.”
Bu cümle:
Sizi sadece öğretmen değil; koruyan, onaran ve insan kalabilen bir öğretmen yapar.