26Tem2025

Aslını bilmeyen neslini ihya edemez

Çocuklar ve Gençler

Bu sayfa, cinsel kimlik karmaşası, manevi boşluk, aile içi çatışma, sosyal medya baskısı gibi konularda sorularla boğuşan çocuk ve genç bireylerin en sık merak ettiği konuları ele alır. Yalnız olmadıklarını göstermek ve çözüm yollarını sade bir dille sunmak amacıyla hazırlanmıştır.
Duygularını ifade etmekte zorlanan, kimliğini arayan ya da desteğe ihtiyacı olan her genç için bir başlangıç noktasıdır.

1. “Allah beni böyle yarattıysa neden böyle hissediyorum?”

“Allah seni en güzel şekilde yarattı, bu doğru. Ama şu anda hissettiğin şey yaratılışından değil, yaşadıklarından kaynaklanıyor olabilir. Bazen insan çok fazla karışıklık yaşar, kendini tanıyamaz hâle gelir. Bu Allah’tan değil; duygularının, ilişkilerinin, eksik kalan sevginin bir yansıması olabilir. Senin fıtratın özünde sağlam duruyor, ama üzeri biraz tozlanmış. Biz o tozu birlikte temizleyebiliriz.”

2. “Ben böyle olduğum için Allah beni sevmez mi?”

“Hayır, Allah seni bırakmaz. Çünkü sen bu hâlinle bile dua eden, sorgulayan, korkan bir kalbe sahipsin. Allah seni ‘hissettiklerin’ için değil, ‘ne yönde yürümek istediğin’ için değerlendirir. Şu anda içinde yaşadığın karışıklık senin suçun değil. Ama onu bırakmak için çabalaman kıymetli. Allah çabana bakar.”

3. “Cehenneme mi gideceğim?”

“Bunu sorman bile senin kalbinin diri olduğunu gösteriyor. Cehennem, inatla hakikatten kaçanlar içindir. Ama sen hakikati arıyorsun. Kimliğini bulmaya çalışıyorsun. Bu arayışın samimi olursa, Allah senin önüne mutlaka bir yol açar. Unutma, Allah affedicidir; ama seninle bir yol yürümek ister. Sen o yola yönelirsen, seni asla yalnız bırakmaz.”

4. “Ben dua ediyorum ama Allah beni duymuyor gibi hissediyorum.”

“Allah dua eden kalpleri asla duymazlıktan gelmez. Ama bazen dua ettiklerimiz hemen değil, önce biz hazır olduğumuzda gerçekleşir. Şu anda sen hem Allah’a hem kendine çok öfkelisin belki… Bu öfke sesi bastırıyor olabilir. Ama sen dua etmeye devam et. Çünkü bazen en karanlık yerde bile dua bir ışık gibi düşer kalbe. Hemen aydınlatmasa bile, yönünü gösterir.”

5. “Ben böyle hissederken ibadet etmem ikiyüzlülük mü?”

“Hayır, bu tam tersine çok büyük bir samimiyet. Çünkü insanlar genelde ibadet etmek için ‘iyi hissetmeyi’ bekler. Sen karmaşa içinde bile Allah’a yönelmeyi seçiyorsun. Bu ikiyüzlülük değil, hakikate özlem. Allah’a yaklaştıkça, kim olduğunu da yavaş yavaş fark edeceksin. İbadet, insanı düzeltir. İçini susturmaz, tam aksine içini şifalandırır.”

6. “Ben böyle hissediyorsam, bu da Allah’ın yaratışı değil mi?”

Allah seni erkek ya da kız olarak yarattı ve bu yaratılışın bir anlamı var. Bazen yaşadıkların, gördüklerin, hissettiklerin seni yaratılışınla çelişen duygulara sürükleyebilir. Ama bu his, Allah’ın sana verdiği kimlik değil; senin cinsiyetle uyumlu kimliğini gölgelemiş bir karmaşadır. Allah seni karışıklıkla yaratmaz, ama seni o karışıklığın içinden çıkabilecek güçle yaratır. Bu hisler seni tanımlamaz, sadece sana neye ihtiyacın olduğunu haber verir.

7. “Eğer bu bir imtihansa, neden bu kadar ağır? Ben mi seçtim böyle hissetmeyi?”

Sen böyle hissetmeyi seçmedin. Ama bu duygularla nasıl başa çıkacağını seçebilirsin. Kimlik karmaşası kolay bir imtihan değil. Ama zor olan imtihanların ödülü büyük olur. Allah hiç kimseyi kaldıramayacağı yükle sınamaz. Senin şu anda yaşadıkların, sana seni tanıtacak; Allah’a daha çok yaklaşacağın bir kapıya dönüşebilir. Kendi yaratılışına döndüğünde, o zorluğun altında ne kadar güçlü biri olduğunu göreceksin.

8. “Ben cinsiyetimle ilgili bu kadar karışıksam, Allah’a nasıl yaklaşabilirim? O beni kabul eder mi?”

Allah, seni neyle sınadıysa, onunla kendine yaklaştırmak ister. Yaratılışına uygun yaşamaya başladığında, Allah’ın seni ne kadar sevdiğini çok daha derin hissedeceksin. Sen karışık hissediyor olabilirsin; ama Allah’ın sana verdiği kimlik nettir: Kadınsan kadın, erkeksen erkeksin. Şu anda bunu anlamakta zorlanıyor olman, seni O’nun rahmetinden çıkarmaz. Bil ki Allah önce niyetine, sonra yönüne bakar. Senin yönün düzeldikçe huzurun artacak.

9. “Bu hâlimle dua etmek bile içimden gelmiyor. İbadet bana yapay geliyor. Günah mı bu?”

Allah’a yönelmek için önce %100 düzgün hissetmek gerekmez. Bazen dua bile karışık olur ama Allah yine de kabul eder. Çünkü Allah’a dua etmek, sadece söz söylemek değil; susup içinden geçeni bile O’na bırakmaktır. “İbadet bana yapay geliyor” demen, aslında içindeki çatışmanın farkında olduğunu gösterir. Sen bu duyguyu bastırmak yerine kabul ettiğin ve hâlâ Allah’a ait olduğunu hatırladığın sürece, O seni bırakmaz.

10. “Ben bu dünyaya ait değilim. Allah beni böyle sınayacaksa, neden yaşayayım?”

Bu dünyaya ait olmadığını düşünmek, senin asıl özleminin Allah olduğunu gösterir. Ama Allah seni bu dünyada başıboş bırakmadı. Seni özel bir yaratılışla gönderdi; bir kimlik verdi, bir beden verdi, bir kalp verdi. Şu an içinde bulunduğun karışıklık seni hayattan soğutmasın. Çünkü bu karmaşanın içinde seni bekleyen bir dönüş var. Sen kendi kimliğini yeniden bulduğunda, bu soruyu değil; “İyi ki sabretmişim” cümlesini kuracaksın. Yaşamak, Allah’a dönüş için bir şans. Ve sen o şansı hâlâ elinde tutuyorsun.

11. “Ben kendimi böyle hissetmek istemiyorum ama elimde değil. Günaha girmiş sayılır mıyım?”

Hissetmek günah değildir, ama o hissin peşinden gitmek kişiyi zor yollara sürükleyebilir. Allah insana his değil, niyet ve yön sorar. Sen bu duygudan rahatsızlık duyuyor, değişmek istiyorsan; zaten tövbe yoluna adım atmışsın demektir. His geçmez sanıyorsan bile merak etme: Allah dilerse duyguyu da dönüştürür, içini de huzura kavuşturur.

12. “Ben hemcinsime ilgi duyduğumda tiksinmiyorum, hatta iyi hissediyorum. Bu da günah mı?”

Güzel hissettiren her şey doğru olmayabilir. Nefsin hoşuna giden bazı şeyler vardır ama sonu mutsuzluk getirir. Bu ilgi sana yakınlık, güven veya anlaşıldığını hissettiriyor olabilir ama bu gerçek kimliğini yansıtmıyor. Gerçek huzur, yaratılışına uygun bir hayat yaşadığında gelir. İlgiler değişebilir, ama sen değişmeye niyet edersen Allah da seni dönüştürür.

13. “Böyle hissettiğim için neden diğerleri gibi bir gençlik yaşayamıyorum?”

Çünkü senin sınavın farklı. Bazıları yoksullukla, bazıları hastalıkla, bazıları başka imtihanlarla sınanır. Senin imtihanın duygularınla. Ama unutma, en zor sınavı olanların Allah katındaki değeri büyüktür. Belki senin yaşadığın mücadele, ileride çok daha temiz bir kimliğe ulaşmana vesile olacak.

14. “Ben kendime ait değilmişim gibi hissediyorum. Bu bedene ait değilim sanki. Bu nasıl geçecek?”

Bu beden sana ait ve sana özel. Şu an bu bedene yabancı hissediyor olman, içinde yaşadığın kimlik karışıklığından kaynaklı olabilir. Ama unutma, Allah bu bedeni sana emanet olarak verdi. Onu reddetmek seni özgürleştirmez, sadece iç çatışmanı büyütür. Kabul etmek kolay değil ama dönüşümün ilk adımıdır. Bu bedeni sevmeye başladığında, içindeki denge de yerine oturacak.

15. “Benim gibi hisseden çok insan var. O zaman neden yanlış olan biz oluyoruz?”

Sayının çok olması, doğruyu göstermez. Bazen çoğunluk bir yanlışı normalleştirebilir ama bu onu haklı yapmaz. Zor olanı seçenler azdır; ama asıl kazanan onlardır. Gerçek doğruyu ölçen şey kalabalık değil, Allah’ın yarattığı denge ve hayatın sonunda vereceğin hesaptır.

16. “Benim gibi hisseden insanlar mutlu olduklarını söylüyor. O zaman neden değiştirmemem gerektiğini söylüyorsunuz?”

Kısa vadeli mutluluk, uzun vadeli huzur demek değildir. İnsan bazen bir şeyin içinde kendini rahat hissedebilir, ama bu onun yaratılışına uygun olduğu anlamına gelmez. Gerçek huzur; insanın içiyle, bedeniyle, inancıyla ve çevresiyle uyum içinde yaşamasıdır. Cinsiyetle uyumlu kimlik, seni sadece toplumla değil, kendinle barıştırır. Mutluluğu dışarıdan değil, yaratılışına uygun yaşadığında içinde bulursun.

17. “Ben içimde bu kadar karmaşa yaşarken nasıl iyi bir evlat, öğrenci ya da mümin olabilirim?”

Kimse senden kusursuz olmanı beklemiyor. Asıl değerli olan, bu karmaşanın içinde ahlakını, inancını, çabanı kaybetmemendir. Senin mücadelen, birçok kişinin ibadetinden daha samimi olabilir. Allah senin hissettiklerine değil, niyetine ve yönüne bakar. Karmaşanın içinde bile iyi bir insan olmaya çalışıyorsan, bu seni Allah’a yakınlaştırır.

18. “İnsan sevmek kötü mü? Hemcinsimi seviyorsam bu da mı haram?”

Sevmek kötü değildir. Ama sevmenin yönü ve sınırı, insanın hayatını şekillendirir. Allah sevgiyi yüceltmiştir ama o sevgiyi yaratılışa uygun şekilde yaşamanı ister. Hemcinsine duyduğun şey, çoğu zaman aşk değil; anlaşılma ihtiyacı, yakınlık, güven özlemidir. Ama bu duygular, zamanla seni kendi yaratılışından uzaklaştırabilir. Asıl sevgi, seni yükseltendir; yaratılışına aykırı olan sevgi, seni dağıtabilir.

19. “Bir gün değişeceğime inanmıyorum. Hep böyle kalırsam ne olacak?”

İnsan bazen değişim için hazır hissetmeyebilir ama bu değişimin asla olmayacağı anlamına gelmez. Allah’ın kudreti senin şu anki kararsızlığından çok daha büyüktür. Bugün göremediğin şeyler, yarın içinde bir uyanışa dönüşebilir. Bu hâlinle bile yönünü değiştirmek istemen, Allah’ın senin içinde bıraktığı ışığın hâlâ sönmediğini gösterir. Bugünkü hâlinin sonsuz olmadığını, çünkü Allah’ın şifaya açık kapılar bıraktığını unutma.

20. “Ben farklı olduğumu biliyorum ama neden Allah beni başkaları gibi yaratmadı?”

Aslında senin yaratılışın da başkaları gibi; ama yaşadığın olaylar, çevre etkisi, bazı duygusal boşluklar bu farklılığı sana hissettiriyor olabilir. Allah seni erkek ya da kız olarak yarattı ve seni cinsiyetine uygun bir kimlikle var etti. Bu farklı hissetme, Allah’ın seni böyle yarattığı anlamına gelmez. O, seni hem sınadı, hem de çıkış yolunu sana açtı. Sen bu soruyu sorduysan, zaten doğru yolu arıyorsun. Ve arayan, eninde sonunda bulur.

21. “Ben kimseye zarar vermiyorum. Sadece böyle hissediyorum. Neden herkes beni düzeltmeye çalışıyor?”

Çünkü bu hâlin senin özün değil; geçici bir karmaşadır. Kimse seni kötü biri olarak görmüyor, sadece senin kendinle barış içinde yaşamanı istiyor. Cinsiyetle uyumlu kimliğinle yaşamak, seni hem kendinle hem Allah’la hem çevrenle daha derin bir bağa ulaştıracak. Kimse seni düzeltmeye çalışmıyor; asıl seni sana geri kazandırmak istiyor.

22. “Benim kim olduğumu siz değil, ben bilirim. Neden bu kadar müdahale ediyorsunuz?”

Evet, kim olduğunu hissetmek senin içinde bir süreçtir. Ama insan bazen duygularıyla gerçeği karıştırabilir. Biz sana müdahale etmiyoruz; sana ayna tutmaya çalışıyoruz. Belki içinde gerçekten tanımadığın bir yön var. Seninle birlikte o yönü keşfetmek istiyoruz. Çünkü sen sadece bu hissettiklerinden ibaret değilsin.

23. “Ben Allah’ı seviyorum ama beni böyle hissederken neden yanlışa düşmüş oluyorum?”

Çünkü Allah seni sevdiği için seni kendine uygun bir yolla yaşamanı istiyor. Bu duygu senin içinden geliyor olabilir ama bu, onun doğru olduğu anlamına gelmez. Allah seni kadın ya da erkek olarak yaratmışsa, bu bir hata değil, bir hikmettir. O seni sever ama seni sevdiği için daha sana uygun olanı da gösterir.

24. “Ben artık dua edemiyorum çünkü Allah’a karşı yüzüm yok. Kendimden utanıyorum.”

En çok da utanarak yapılan dualar ulaşır Allah’a. Kendinden utanman, vicdanının hâlâ diri olduğunu gösterir. O yüzden dua edemediğini düşündüğün an bile, aslında Allah seni dinliyordur. Yüzün olmasa da yönün varsa, Allah seni kabul eder. Yüz çeviren değil, yön dönen kazanır.

25. “Her şeyin bu kadar zor olduğu bir hayatı neden yaşayayım ki?”

Çünkü bu zorluğun içinde bir anlam var. Allah kolay hayat değil, anlamlı bir hayat vadeder. Belki senin hikâyen çok derin, ama bu derinlik seni başkalarına da ışık yapacak. Şu an yaşadığın zor şey, bir gün başka birinin kurtuluşuna vesile olabilir. Bu hayattan kopma. Çünkü senin yaratılışında hâlâ tamamlanmamış bir güzellik var.

26. “Ben normal değil miyim? Neden hep farklıyım?”

Farklı olmak kötü değil. Ama yaratılışına aykırı yaşamak seni içten içe yorar. Senin duyguların farklı olabilir, ama senin kimliğin net: Allah seni erkek/kadın olarak yarattı. Asıl huzur, bu yaratılışa döndüğünde başlar. Yani sen farklı hissediyor olsan bile, bu seni değersiz ya da anormal yapmaz. Ama seni yönsüz bırakırsa yorar. Biz seni doğru yöne çağırıyoruz.

27. “Ben başkalarını değiştirmeye çalışmıyorum, neden herkes beni değişmeye zorluyor?”

Çünkü biz senin içindeki gerçek seni biliyoruz. Duygular gelip geçici olabilir ama senin yaratılışın sabittir. Değişmek zorunda olduğun için değil, gerçekten kendini tanıyıp huzura kavuşman için sana yol gösteriyoruz. Bu bir zorlama değil, bir sahip çıkma. Çünkü seni seven insan seni kaybetmek istemez.

28. “Bir daha asla ‘normal’ hissedemeyeceğimi düşünüyorum. Bu hep böyle mi kalacak?”

Hayır. Bugün sana sonsuz gibi gelen şey, yarın sönmüş bir bulut gibi dağılabilir. İnsan içini değiştirdikçe duygular da değişir, yön de değişir. Kalıcı sandığın her şey, zamanla dönüşebilir. Sen sadece bırakma kendini. Çünkü Allah senin değişimine her an şahit olabilir.

29. “Kendimi erkek/kız gibi hissetmiyorum. Hiçbir yere ait değilim. Boşluktayım.”

Bu his, senin kendinden kopmuş olduğunu gösteriyor ama bu geçicidir. Bedeninle barış içinde olmadığın zaman, kimliğin de savrulur. Ama sen yeniden kendine dönebilirsin. Senin yaratılışın hâlâ yerinde duruyor, sadece sen onunla temas kuramıyorsun. Bunu birlikte çözebiliriz.

30. “Ya ben gerçekten böyleysem ve değiştirmeye çalışmak kendime ihanetse?”

Kendine ihanet, yaratılışına sırt çevirmektir. Bu hisler sana ait gibi görünse de, senin öz kimliğin bunlar değil. Sen bu kimliğe doğmadın, sadece bu hâle itildin. Kendine ihanet etmemek, Allah’ın sana verdiği kimliği hatırlamakla başlar.

31. “Ben de herkes gibi olmak istiyorum ama bunu başaramıyorum. Bu benim suçum mu?”

Hayır, bu bir suç değil. Bu bir arayış. Herkesin hayatında aşamadığı duygular, geç kalmış sorgular olabilir. Ama senin içindeki bu farklılık, kendini tanıyamamaktan kaynaklanıyor olabilir. Senin cinsiyetle uyumlu bir kimliğin var. Ona ulaşman zaman alabilir ama imkânsız değildir. Sen kendinle barışmak istiyorsun, işte bu çaba zaten seni Allah’a yaklaştırıyor.

32. “Ben artık dua edemiyorum. Çünkü kim olduğumu bile bilmiyorum.”

Dua etmek için kendini tamamen tanımana gerek yok. Bil ki Allah’a dua eden sadece kimliğini bulanlar değil, kimliğini arayanlardır. Senin duan kararsız bile olsa, samimiyetin seni doğruya yaklaştırır. Allah, “beni bul” diyen her yüreğe cevap verir. O yüzden kim olduğunu bilemesen bile, O’na “beni yalnız bırakma” demen yeter.

33. “Ben bu duyguları seçmedim. Neden başıma bu geldi?”

Evet, sen bu duyguları seçmedin. Ama onların seni nereye götüreceğini sen seçeceksin. Bu bir imtihan olabilir. Ve her imtihan kişiye özel yazılır. Senin seçimin bu değil, ama yönün önemli. Allah senin yönünü değiştirmene yardım edecek kadar merhametlidir.

34. “Ben başka biri olsaydım, böyle hissetmezdim. Neden ben?”

Belki de sen bu duygularla Allah’a en çok yaklaşabilecek kişisin. Bazen en çok karışanlar, en doğru yolu bulanlardır. Senin farklı hissetmen, seni eksik yapmaz; ama içini dinlemeyi öğrenmen gerekir. Bu soruyu sorabilmen bile derinliğe ve dönüşe açık olduğunu gösterir.

35. “Benimle aynı durumda olan biri artık hormon tedavisi aldı ve çok mutlu. Ben neden duruyorum?”

Çünkü sen sadece dışarıyı değil, içini de iyileştirmek istiyorsun. Dıştan yapılan müdahaleler geçici tatmin verir, ama içteki boşluğu doldurmaz. Sen kalıcı huzur istiyorsun ve bunun için kendini çözmeye çalışıyorsun. Mutluluk, yaratılışa uygun yaşandığında anlam kazanır. Sen yolunu değiştirmek için değil, kendini anlamak için duruyorsun. Ve bu çok kıymetli.

36. “Ben yıllardır böyleyim. Eğer düzelecek olsaydı şimdiye kadar düzelirdi, değil mi?”

Değişim, zaman değil yön meselesidir. Aynı yerde dönmek yorgunluk verir; ama yönünü değiştirirsen, bir günde bile huzur bulabilirsin. Allah için hiçbir şey “artık çok geç” değildir. Belki şimdi kalbin ilk defa gerçekten dönüşmek istiyor. Bu duyguların eskiliği değil, senin yeni niyetin önemlidir.

37. “Ben kendimi ifade etmezsem boğuluyorum. Ama ifade edersem dışlanıyorum. Ne yapayım?”

Bu ikilem seni yoruyor olabilir ama bu, yalnızca doğru kişi ve doğru ortamı beklediğin anlamına gelir. Kendini ifade etmek ihtiyaçtır ama her ortamda değil, doğru zamanda ve güvenilir kişilerle olmalıdır. İçinde olanı bastırmak değil, güvenli şekilde dile getirmek ruhuna iyi gelir. Ve unutma: Allah senin söylemediklerini de duyar.

38. “Yaşadığım bu kimlik karmaşası bir gün çocuklarıma da bulaşır mı?”

Hayır. Allah adaletlidir. Senin yaşadıklarını, senin çocuklarına yüklemez. Ama sen bu süreci sağlıklı geçirirsen, çocuğuna kendi kimliğini tanımanın nasıl bir güç olduğunu gösterebilirsin. Bu yaşadığın şey, seni korkutmamalı. Çünkü sen bu süreci doğru yönlendirirsen, sadece kendin değil, senden sonrakiler de şifalanır.

39. “Ben bu dünyada yanlış yere doğmuş gibiyim. Kendi türümden değilim sanki.”

Bu his, senin çevrenle değil; yaratılışınla kopukluk hissettiğini gösteriyor. Sen ait olmadığın bir bedende değil, henüz barışmadığın bir bedendesin. Kendini tanıyamadığın için ait hissetmiyorsun. Ama sen bu dünyaya yanlış gelmedin. Allah seni özel bir sebep ve kimlikle gönderdi. Kimliğini hatırladığında, ait olduğun yer de netleşecek.

40. “Ya hayatım boyunca bu duygular hiç geçmezse?”

Geçip geçmeyeceği değil, seni nereye götüreceği önemlidir. Bazen duygular geçmez, ama güçsüzleşir. Bazen duygular geçer, ama iz bırakır. Önemli olan: Sen o duygulara göre mi yaşayacaksın, yoksa onları fark edip kendi yolunu mu seçeceksin? Geçmeyen duyguların bile Allah katında bir anlamı vardır. Sabredene, yön arayana, yol açılır.

41. “Benimle bu hâlimle arkadaşlık etmek istemeyenler beni dışladı. Bu adalet mi?”

Dışlanmak seni değersiz yapmaz. Ama şunu da bilmelisin ki herkesin anlamakta zorlandığı şeyler olabilir. Bazen insanlar, kendi korkularıyla baş edemediği için uzaklaşır. Gerçek dost seni yargılamadan dinleyendir. Sen, seni Allah’ın verdiği yaratılışla anlamaya çalışan insanlara yönelirsen, hem daha az kırılırsın hem de daha sahici ilişkiler kurarsın.

42. “Ben kendimi değiştirmeyi istemiyorum. Neden illa değişmek zorundaymışım gibi hissediyorum?”

Çünkü bu duygular senin özün değil, içsel çatışmanın yansıması. Değişmek senin kimliğini bastırmak değil, asıl seni bulmak içindir. Kimse sana baskı yapmıyor; sadece yaratılışına uygun olanı hatırlatmak istiyor. Bazen insan en çok alıştığı şeye dönüşür ama bu onun gerçek olduğu anlamına gelmez.

43. “Ben artık hiçbir yerde ‘aidiyet’ hissetmiyorum. Ne ailem, ne okulum, ne arkadaşım…”

Aidiyet, dışarıdan değil içinden başlar. Kendinle barışmadığında, hiçbir yere ait hissedemezsin. Allah seni sahipsiz yaratmadı. Seni bir bedene, bir kimliğe ve bir amaca uygun olarak yarattı. Bu hislerin geçici olduğunu unutma. Yaratılışına döndüğünde, hem içindeki boşluk dolacak, hem çevrendekilerle yeniden bağ kurabileceksin.

44. “Eğer bu benim seçimim değilse, neden herkes beni bu kadar suçluyor?”

Hissettiğin şeyi seçmemiş olabilirsin, ama nasıl yaşayacağını sen seçebilirsin. İnsanlar seni anlamakta zorlanıyor olabilir ama sen kendi yolculuğunu kimseye göre değil, Yaradan’a göre şekillendirmelisin. Bu hislerle suçlu değilsin; ama bu hislere teslim olmak seni yaralar. Biz seni yargılamak için değil, korumak için yanındayız.

45. “Benim gibi hisseden insanların çoğu dinden çıkıyor. Ben de çıkarsam daha mı rahat ederim?”

Dinden çıkan, sadece inancı değil; aslında kendini de kaybeder. O rahatlık geçici olur. Ama içini asla doyurmaz. Allah’tan uzaklaşmak seni özgür kılmaz; sadece daha çok savurur. Senin bu soruyu sorman bile Allah’la hâlâ bağ kurmak istediğini gösteriyor. Gerçek rahatlık; inancını, kimliğini ve iç huzurunu birlikte yaşayabildiğin noktadır.

46. “Benim bu hâlimi bilen bir öğretmenim var. Ama onun bakışlarından utanıyorum. Ne yapmalıyım?”

Utanç, insanın özüne geri dönmek istediğinin işaretidir. Eğer seni yargılayan bakışlar varsa, o senin değil; bakış sahibinin eksikliğidir. Allah seni aşağı bakarak değil, seni kaldırarak değerlendirir. Kendine karşı utanacak bir hâlde değilsin. Bu bir arayış. Bu arayıştan utanma, ama yönünü doğru seç.

47. “Beni anlayan kimse yok. Siz bile sadece düzeltmeye çalışıyorsunuz.”

Seni düzeltmek için değil, asıl seni ortaya çıkarmak için konuşuyoruz. Kim olduğunu sen bile bilmiyorsan, biz sadece seninle birlikte keşfetmek istiyoruz. Anlamak, her şeye evet demek değildir. Anlamak, yanında durup yön göstermektir. Ve biz tam da bunu yapmaya çalışıyoruz.

48. “Benim bu duygularım varken ibadet etmem ikiyüzlülük değil mi?”

Hayır. Asıl ikiyüzlülük, kendini inkâr etmeye çalışırken Allah’tan kaçmak olurdu. Allah, senin bu hâlinle bile ibadet etmene değer verir. Çünkü ibadet, sadece huzurlu zamanlar için değil; karmaşa anlarında da yol gösterici olması içindir. İbadetin içinde netlik arama, niyetinde samimiyet ara. Allah samimiyete bakar, şekle değil.

49. “Ben bir gün düzelirsem, geçmişim yüzümde kalır mı? İnsanlar unutur mu?”

Allah affederse, insanların ne dediği önemli değildir. Geçmişin seni tanımlamaz; sadece seni olgunlaştırır. İnsanlar unutur ya da unutmaz, ama sen kendi içindeki huzuru bulursan, o sesler seni artık etkilemez. Yaratılışına döndüğünde yüzün değil, kalbin parlar. Ve bu parlaklık geçmişi örter.

50. “Sizce ben gerçekten değişebilir miyim? Yoksa sadece teselli mi ediyorsunuz?”

Eğer bu soruyu soruyorsan, değişmek istiyorsun demektir. Ve insan en çok gerçekten istemeye başladığında dönüşür. Teselli değil, gerçeği söylüyoruz: Sen yaratılışına uygun bir kimlikle yaşadığında, şimdi hayal bile edemeyeceğin kadar huzurlu bir hayatın olabilir. Biz seni avutmaya değil, ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. 🌿 50 SORULUK SETİN MESAJI: Bu sorular; bir gencin ne kadar yalnız, utanç dolu, kararsız ama aynı zamanda hâlâ umutlu olduğunun kanıtıdır. Ve her cevabın sonunda şu mesaj gizlidir: “Senin kim olduğunu en iyi Allah bilir. Biz sadece seni oraya geri götürmek için buradayız.”

51. “Benim için erkek ya da kadın olmak değil, insan olmak önemli. Neden illa bir cinsiyetle tanımlanmak zorundayım?”

Elbette insan olmak kıymetlidir. Ama Allah seni sadece insan olarak değil, aynı zamanda kadın ya da erkek olarak yarattı. Cinsiyet seni sınırlamak için değil, kimliğini tamamlamak için var. İnsanlık cinsiyetin üstünde değildir; cinsiyet insan olmanın bir parçasıdır. Allah seni rastgele değil, bilerek ve hikmetle erkek ya da kadın yarattı. Bunu reddetmek, insanlığını azaltmaz; ama iç dengeni bozar.

52. “Ben ruhen kız/erkek hissediyorum, bedenim böyle ama içim öyle değil. Bu çelişkiyle nasıl yaşayacağım?”

Bu çelişki seni yorar, evet. Ama çelişkiyi kabul etmek değil, çözmek gerekir. Ruhunla bedenin ayrı yaratılmadı. Şu anki çatışman, ruhunun gerçekten ne olduğunu unuttuğun için olabilir. Asıl ruhsal rahatlık, yaratılışla uyumlu yaşadığında gelir. Sen ruhunu dönüştüremezsin ama yönünü değiştirebilirsin. Allah da sana bu noktada yardım eder.

53. “Ben cinsiyetimi değiştirmek istesem devlet, doktor, psikolog bile destek oluyor. Sadece din neden karşı?”

Çünkü din seni sadece görünüşle değil, özünle değerlendirir. Devlet veya sistem seni anlık rahatlatabilir ama ruhunun derinliğini iyileştiremez. Allah seni değiştirmez çünkü seni eksiksiz yarattı. Değiştirmene izin veren herkes aslında senin acını bastırmana yardım edebilir, ama o acıyı gerçekten şifalandıramaz. Din seni zorlukta bırakmaz, seni hakikate davet eder.

54. “Ben doğduğum cinsiyette yaşamaya çalıştıkça daha çok öfke duyuyorum. Bu normal mi?”

Bu öfke, kendi içinde savaştığın için oluyor. Kimliğin netleştikçe, iç huzur da gelir. Cinsiyetle uyumlu kimliğe yönelmek kolay olmayabilir ama Allah bu çabayı bereketlendirir. Şu an zor olan, yarın sana dayanıklılık ve sükûnet kazandırır. Bu öfke bile aslında senin içindeki öz kimliğin “ben buradayım” diye seslenmesidir.

55. “İnsan kendini kandırarak mı yaşamalı, yoksa olduğu gibi mi kabullenmeli?”

Gerçek “olduğun gibi yaşamak”, nasıl yaratıldıysan öyle yaşamaktır. Hissettiğin her şey senin gerçeğin olmayabilir. Kandırmak, yaratılışa karşı bir perde çekmek olur. Kabullenmek ise, Allah’ın sana verdiği kimliği onurlandırmaktır. Sen kendini kandırmıyorsun; sen aslında kim olduğunu yeniden hatırlamaya çalışıyorsun.

56. “Peki ya ben hiçbir zaman kendimi cinsiyetimle bütün hissedemezsem?”

Bu his geçici olabilir. Ama geçmese bile bu senin sorumluluğunu kaldırmaz. Allah bazen iç huzuru hemen vermez ama yönünü doğru tutarsan o huzur zamanla derinleşir. Hissetmek zorunda değilsin, ama doğru yolda kalmak zorundasın. Yaratılışına uygun yaşadığında, ruhun da yavaş yavaş o bütünlüğü kabul etmeye başlar.

57. “Ben doğuştan böyle hissettim. Bu bir bozukluk değil, farklılık. Bunu neden değiştirmem bekleniyor?”

Her farklılık değerli değildir. Bazı farklılıklar, aslında bozulmuş yapılar olabilir. Bu seni kötü yapmaz ama bu yönün doğru olduğunu da göstermez. Doğru ile farklılık aynı şey değildir. Allah seni belli bir düzende yarattı. Hislerin bunu karıştırmış olabilir ama bu, seni farklı yapmaz; sadece arayan yapar. Bulduğunda göreceksin ki, yaratılış en güvenli sığınaktır.

58. “Yıllarca hissettiğim şeyi inkâr etmek bana zulüm değil mi?”

Hislerini inkâr etmiyorsun; onları yeniden yorumlamaya çalışıyorsun. Hisler, Allah’tan gelen mutlak gerçekler değildir. Hisler zamanla değişir, dönüşür, derinleşir. Sen kendine zulmetmiyorsun. Aksine, nefsinin seni götürdüğü yöne teslim olmamak için direniyorsun. Asıl zulüm, seni Allah’a yaklaştırmayan bir hissin peşinden ömür boyu gitmektir.

59. “Ben Allah’ı çok seviyorum. Ama O beni böyle sevmezse?”

Allah seni kalbinin yönüne göre değerlendirir. Sen O’nu seviyorsan ve O’na dönmek istiyorsan; bu sevgi zaten seni korur. Allah seni yaratılışına uygun yaşadığında, daha derinden sever. Ama şu anki hâlinde bile seni terk etmez. Senin yönün O’na dönükse, O da sana merhametle yaklaşır.

60. “Ben değişmek istiyorum ama cesaretim yok. Ne olur bana biri yol göstersin…”

Bu sözün zaten ilk adımdır. Cesaret aramak, değişimin kapısını aralamaktır. Allah senin yüreğini duyar. Bazen bir dua, bazen bir gözyaşı, bazen içinden geçen sessiz bir cümle bile dönüşü başlatır. Bu yol zordur ama sen yalnız değilsin. Biz buradayız ve birlikte yürüyebiliriz. Senin yaratılışına uygun kimliğine dönüşün, sadece bir ihtimal değil; bir lütuf olabilir.

61. “Arkadaşlarım beni olduğum gibi kabul ediyor, ama ailem asla kabul etmiyor. Sizce kime güvenmeliyim?”

Kabul görmek her zaman doğru ortamdan gelmeyebilir. Bazen insanlar seni olduğun gibi kabul ederken, aslında seni senin gerçek kimliğinden uzaklaştırıyor olabilir. Aile bazen anlayamayabilir ama seni kaybetmemek için direnir. Senin yaratılışına uygun yaşamanı isteyen herkes, aslında seni seven kişidir. Gerçek güven, seni yaratılışına yakınlaştırandır.

62. “Ben kendimi kimliğimle barışmaya zorlarken daha çok içime kapanıyorum. Bu normal mi?”

Bu çok anlaşılır. Çünkü içsel dönüşüm sancılıdır. Kendi kimliğini yeniden kabul etmek zaman, sabır ve bazen de sessizlik ister. İçine kapanman geçici olabilir. Yalnızlaştığını düşündüğün yerde aslında iç sesinle temas kuruyorsundur. Bu süreci biriyle paylaşmak ve yardım almak seni rahatlatır. Sen değişiyorsun, ve bu sancı bir doğum sancısı gibidir.

63. “Ben aslında böyle hissetmesem, ilgilenmesem çok yalnız kalacağım. Bu ilgiye mecbur muyum?”

Hayır, kimlik yalnızlığı ilgiyle değil, anlamla giderilir. Geçici ilgi, içindeki boşluğu kapatmaz; sadece geciktirir. Bu hislerin arkasında belki de sadece sevgiye, anlaşılmaya, sahiplenilmeye duyulan ihtiyaç var. Sen kendini olduğun hâlinle seven insanlarla karşılaştığında, bu ilgi ihtiyacı da değişecek. Yalnız kalmamak için yanlış kimliklere tutunmak seni daha da yalnızlaştırır.

64. “Ben çevremdekileri kırmamak için kendimi gizliyorum. Ama bu beni içten içe öldürüyor.”

Kimliğini bastırmak seni yorar, doğru. Ama unutmamalısın ki şu anda bastırdığın şey, belki de gerçek sen değil, karmaşan. Sen içindeki çelişkiyi bastırıyorsun, özünü değil. Allah’a ve kendine karşı dürüst olmak istiyorsan, önce bu karışıklığı sağlıklı bir ortamda çözmelisin. Gerçek kimliğinle yaşamak seni özgürleştirecek; bu özgürlük yaratılışına uygun olduğunda kıymetlidir.

65. “Ben erkek gibi görünmek istiyorum çünkü öyleyken daha güçlü hissediyorum. Bu yanlış mı?”

Güçlü hissetmek istemen anlaşılır. Ama gerçek güç, kendinle barış içinde yaşayabilmektir. Erkek gibi davranarak değil, kadın olarak da güçlü olabilirsin. Kimlik güçle değil, dengeli yaşamla değer kazanır. Allah sana kadın kimliği verdiyse, bu güçsüzlük değil; başka bir formda güç taşımaktır. Senin içinde zaten güç var. Onu yerli yerine yerleştirmemiz yeterli.

66. “Beni bu kadar karmaşık yapan şey çevre mi, aile mi, Allah mı?”

Seni karmaşık yapan ne çevre, ne Allah. Allah seni apaçık bir yaratılışla gönderdi. Ama çevre, yaşadıkların, eksik kalan bağların bu netliği örttü. Şimdi sen kim olduğunu bulmaya çalışıyorsun. Allah seni karıştırmaz, ama seni karışıklığın içinden kendi yaratılışına geri çağırır.

67. “Benim karmaşamdan dolayı ailem çok üzülüyor. Bu onların sınavı mı, benim günahım mı?”

Belki ikisi de değil, bu hepinizin birlikte iyileşeceği bir yolculuk. Ailenin üzüntüsü seni kaybetmekten korktuğu içindir. Senin bu sürecin bir imtihan olabilir ama bu seni günahkâr yapmaz. Allah bu üzüntüyü de dönüştürebilir. Eğer sen gerçekten yaratılışına uygun yaşamak istersen, bu hem senin hem ailenin yüreğine huzur taşır.

68. “Ben bu duygularla barışıp öyle kalmak istesem, Allah bana yine de kapı açar mı?”

Allah kapıyı kapatmaz. Ama O senin dönüşmeni ister. Allah, seni razı olacak bir yolda görmek ister. Sen bu duygularla barışırsan, O seni yine bırakmaz. Ama O’nun rızasına uymayan bir hâlde kalırsan, iç huzurun da sende sabit kalmaz. O yüzden Allah’a yaklaşmanın en derin yolu: “Ben bu hâlden çıkmak istiyorum ama zorlanıyorum” demektir. Bu samimiyet kapıları açar.

69. “Bedenimi değiştirmek istesem, ruhum rahat eder mi?”

Belki bedenini değiştirince dışarıya uyum sağlamış gibi hissedersin ama ruh, yaratılışa aykırı bir düzende kalırsa derin bir sessizlik ve boşluk içinde kalır. Ruh huzuru dış değişimle değil, iç uyumla bulur. Allah seni bu bedenle yarattıysa, bu senin en uygun taşıyıcındır. Ruh ve beden birbirini tamamlamak içindir. Biri ters yöne giderse, diğeri de yara alır.

70. “Ben bu kadar şey düşündükten sonra hâlâ ‘düzelebilirim’ diyebilir miyim?”

Evet, tam da bu kadar düşündüğün için düzelebilirsin. Düşünen insan arayan insandır. Arayan ise Allah’ın “Yönünü Bana çevir, seni sana göstereyim” dediği kişidir. Düşünmek bitiş değil, başlangıçtır. Ve sen hâlâ içindeki yaratılışa dönmek istiyorsan, düzelebilirsin. Bu hâl yıkım değil, yeniden inşa edilecek sağlam bir temel olabilir.

71. “Kendimi bir role oturtamıyorum. Ne erkek gibiyim ne kadın gibi. Boşlukta yaşıyorum.”

Bu boşluk, senin kimlik merkezinden uzaklaştığını gösteriyor. Kendine benzemeyen rollerle oynamaktan yorulmuşsun belki. Oysa Allah sana bir kimlik verdi: net, anlamlı, dengeli… O kimlik şimdi kayıp değil, sadece örtülü. Biz birlikte o kimliği bulup, seni boşluktan aitliğe çıkarabiliriz. Sen bir role değil, hakikate aitsin.

72. “Ben kendimi kötü biri gibi hissetmiyorum. Neden insanlar hep beni düzeltmek istiyor?”

Çünkü insanlar senin kötü olduğunu değil, gerçekten huzurlu olmadığını hissediyor olabilir. Bazen iyilik duygusu bile karışık bir zeminde olabilir. Biz seni suçlamak değil, sana asıl seninle tanıştırmak istiyoruz. Seni düzeltmek değil, seni geri kazanmak istiyoruz. Çünkü sen değerlisin, ama o değer kendi yaratılışınla daha da görünür olacak.

73. “Kendime karşı savaşmaktan yoruldum. Ne yapmalıyım?”

Yorulman çok normal. Ama bu savaş, sana zarar veren tarafını koruma savaşı değil; özüne dönme mücadelesi olmalı. Bazen insan en yorgun anında en doğru kararı verir. Şimdi bırak silahları, sus, dinlen ve içindeki sesi duy: “Ben böyle doğmadım. Ama dönüşebilirim.” Bu savaş, senin yeniden barışmak için attığın bir adım olabilir.

74. “Kendimi inandırmadan nasıl değişeceğim? İçim ikna olmuyor.”

Değişim önce davranışla, sonra duyguyla, en son inançla tamamlanır. Sen şu anda sorguluyorsun, bu çok kıymetli. İkna olmadan ilerleyemezsin diye düşünme. Bazen bir adım atmak, ardından duygunun da gelmesini sağlar. Allah, yürüyene yol açar. Sen bir adım at, O sana iç huzurunu gönderecek.

75. “İnsan olmak bu kadar zor olmamalı. Neden ben bu kadar karmaşığım?”

Çünkü sen derinsin. Derin olan karmaşık başlar, ama net bir yere varır. Basit olmayanların yolculuğu uzundur ama kıymetlidir. Senin şu anki hâlin bir çözülme değil; bir dönüşüm olabilir. Allah seni karışık yaratmadı; ama senin yaşadıkların o netliği gölgelemiş olabilir. Şimdi o sisi birlikte aralayabiliriz.

76. “Ben değişmeye çalıştıkça kendime yabancı hissediyorum. Bu hissi nasıl aşacağım?”

Çünkü sen uzun zamandır o yabancılaşmış kimlikle yaşadın. Şimdi asıl kendine dönüyorsun ama o sana uzak geliyor. Bu süreç normal. Gerçek kimlik başta tanıdık gelmez ama zamanla içini ısıtır. Sen sabredersen, o yabancılık aidiyete dönüşecek.

77. “Ben bu karmaşadan çıkarsam, kendime saygım geri gelir mi?”

Evet. Ve belki de hayatında ilk kez gerçekten “kendine ait” hissetmeye başlarsın. Kimliğine saygı, Allah’ın sana verdiği yapıya saygıyla başlar. Şu anda saygını kaybetmiş olman geçici. Cinsiyetle uyumlu kimliğinle barıştığında, hem kendine hem aynaya başka bakacaksın.

78. “Ben yıllardır bu duyguyla yaşadım. Değişirsem kendime ihanet etmiş olmam mı?”

Hayır. Sen kendine değil, seni bu duyguda tutan karmaşaya veda ediyorsun. Gerçek ihanet, hislerin peşinden sonsuza kadar gitmektir. Gerçek sadakat, yaratılışa bağlı kalmaktır. Bu değişim bir aldatma değil; bir kurtuluş olabilir.

79. “İçimdeki boşluğu neyle dolduracağımı bilmiyorum. O yüzden böyle hissediyorum belki de…”

Boşluk, yönsüz kalınca büyür. Senin boşluğun kimlik değil, bağlantı eksikliği. Allah’la, doğru insanlarla, gerçek aidiyetinle bağ kurarsan, o boşluk küçülmeye başlar. Şu anda hissettiğin her şey geçici. Ama sen o boşluğu doğru bir bağla doldurursan, yeniden tamamlanabilirsin.

80. “Sizce ben gerçekten iyileşebilir miyim, yoksa bu sadece güzel sözler mi?”

Gerçekten iyileşebilirsin. Çünkü hâlâ soru soruyorsun. Çünkü hâlâ doğru yolu arıyorsun. Ve çünkü Allah, aramaya devam edene mutlaka cevap verir. Bu sadece güzel söz değil; bu, yaşanmış dönüşümlerin gerçeği. S❓ 81. “Ben Allah’a inanıyorum ama kendime inanamıyorum. Bu inanç kabul olur mu?” Evet. Çünkü Allah’a inanmak, her şey yolundayken değil, her şey karışıkken bile kalbin O’na bağlı kalmasıdır. Sen kendinden şüphe edebilirsin ama Allah’tan ümidini kesmediğin sürece O seni bırakmaz. Kendine inanmak zaman alabilir. Ama Allah’a olan bağın, seni yeniden kendine inandıracaktır.

82. “Yaratılışımı kabul etmek istiyorum ama içim direniyor. Bu direnç günah mı?”

Direnç, kötü niyetten değil; iç çatışmadan doğabilir. Allah niyete bakar. Sen yaratılışını kabul etmek istiyorsan ama nefis veya geçmiş alışkanlıklar direniyorsa, bu bir savaşın içindesin demektir. Bu savaşta tökezlemek değil, vazgeçmemek değerlidir. Allah, zorlanarak bile doğruya yönelen kulunu sever.

83. “Ben Allah’tan af dileyemiyorum çünkü neyi affettirmem gerektiğini bile tam bilmiyorum.”

Bazen insan duygularını, geçmişini, yönünü net olarak anlayamayabilir. Ama Allah’a şöyle demek bile yeter: “Rabbim, içimde ne varsa, Sen bilensin. Bana beni göster ve affet.” Allah, neyi bilmediğimizi de bildiği için, bazen adını koyamadığımız şeyler için bile bizi bağışlayabilir. Önemli olan, yönünü O’na çevirmendir.

84. “Yaratılışıma uygun yaşamak bana uzak geliyor. Sanki başka biri gibi yaşamam gerekiyor.”

Bu his, senin uzun süredir iç sesini bastırdığını gösteriyor olabilir. Allah seni sahici, içten ve öz kimliğine uygun yaşayasın diye yarattı. Başkası gibi yaşamak seni geçici olarak rahatlatabilir ama derinden huzursuz bırakır. Kendine en yakın olduğun yer, Allah’ın seni yarattığı yerde durduğundur.

85. “İçimdeki karmaşayla ibadet etmek bana samimiyetsiz geliyor. İbadeti ertelemem günah mı?”

Asıl ibadet, iç karmaşanın ortasında da Allah’ı bırakmamaktır. İbadet, ancak rahat olunca yapılacak bir şey değildir. Senin zorla, yorgun, eksik ama yine de O’na dönerek yaptığın her ibadet, Allah katında çok kıymetlidir. İçin karışıkken secdeye varmak, kalbin hâlâ Allah’la bağ kurabildiğini gösterir.

86. “Ben bu duygularım yüzünden sabredemiyorum. Sabırsızlık da günah mı?”

Sabırsızlık, insani bir zayıflıktır. Ama sürekli isyana dönüşmedikçe affedilir. Allah senin zayıf hâlini de bilir. Önemli olan sabırsızlığını bile Allah’a şikâyet etmen, O’ndan uzaklaşmamandır. Gerçek sabır, mükemmel dayanmak değil; dayanamıyorken bile terk etmemektir.

87. “Ben kendimi Allah’a anlatamıyorum. Dilim yok, kalbim dağınık. O beni yine de duyar mı?”

Allah senin kelimelerini değil, niyetini işitir. Anlatamasan da, hatta konuşamasan bile; içindeki sessiz çığlığı duyar. Dua bir cümle değil; yöneliştir. Kalbin Allah’a döndüyse, dilin dönmese bile Rabbin seni duyar.

88. “Benim bu karmaşamla yaşamam mı daha zor, yoksa yarın Allah’a hesap vermem mi?”

Her ikisi de zor olabilir. Ama Allah sana bu dünyada dönüş kapısı açtıysa, ahirette hesabı kolaylaştırmak için yapmıştır. Şimdi yaşadığın bu karmaşa, bir kurtuluş vesilesi olabilir. Bugün yönünü düzeltirsen, yarın boynunu eğerek değil, umutla hesap verebilirsin. Bu hâl seni yakmaz; eğer yönünü O’na çevirirsen, seni temize çıkarır.

89. “Ben yaratılışımı hatırlayamıyorum bile. Nasıl döneceğim?”

Allah seni yaratırken içine “kim olduğunu bilme dürtüsü” yerleştirdi. Sen şimdi hatırlayamıyor olabilirsin ama bu, yok olduğu anlamına gelmez. Sessizlik, farkındalık, sabır ve doğru yönlendirmeyle; Allah sana yeniden seni gösterir. Sen yeter ki O’na “beni bana göster” diye dua et. Çünkü yaratılış unutulmaz, sadece üzeri örtülür.

90. “Ben Allah’a yaklaşmak isterken neden bu kadar çok uzaklaşıyorum gibi hissediyorum?”

Bazen yaklaşmak, önce bir “boşalma” süreci gerektirir. Kalbindeki fazlalıklar, karışıklıklar temizlenmeden o yakınlık tam hissedilemez. Uzaklaşıyor gibi hissettiğin yer, aslında dönüş için hazırlanan bir alandır. Allah seni bırakmaz; sen uzaklaştığını sansan bile, O sana hâlâ çok yakındır. O’nun adı “el-Karîb”tir: Uzak hissedene bile çok yakındır.en de iyileşebilirsin. Hem de sandığından çok daha fazla…

91. “Ben kızım ama kendimi erkek gibi hissediyorum. Bu yüzden namazı erkekler gibi kılıyorum ve örtü takmak istemiyorum. Allah bunu kabul eder mi?”

Senin iç dünyandaki bu çelişki, bir inançsızlık değil; bir kimlik karmaşasının ibadete yansımasıdır. Şu anda kadın bedeninde yaratılmış olman, Allah’ın sana yüklediği hem bedensel hem ruhsal bir emanettir. Bu duyguların seni erkek gibi hissettirmesi anlaşılabilir; ama bu, Allah’ın sana verdiği kadın kimliğini değiştirmez. Namazı erkek gibi kılmak, Allah’a yönelmek gibi görünse de, aslında O’nun sana verdiği yaratılış düzenini reddetme eylemine dönüşebilir. Allah seni kadın olarak yarattıysa, seni bu hâlinle kabul eder ve senin O’na kadın olarak yönelmeni ister. Örtü takmamak ise sadece bir kıyafet meselesi değil, Allah’ın belirlediği sınırı kendi şartlarına göre değiştirme arzusudur. Senin içindeki bu çatışmayı anlayabiliyoruz. Ama bil ki, gerçek sükûnet yaratılışına uygun bir şekilde yaşadığında gelir. Senin iç sesin şu an güçlü olabilir, ama Allah’ın sesi kalbine sabırla dokunmaya devam eder. Eğer bu soruyu soruyorsan, zaten dönüş yoluna adım atmışsın demektir.

92. “Allah Kur’an’da erkek ve kadını ayrı ayrı yarattığını söylüyor. Ama ben bu ayrımın dışında hissediyorsam ne yapmalıyım?”

Evet, Kur’an’da Allah şöyle buyurur: “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık…” (Hucurât, 13) Bu, Allah’ın insanlık için belirlediği yaratılış sistemidir. Sen bu ayrımın dışında hissediyor olabilirsin; ama bu his yaratılışın değil, yaşadıklarının yansıması olabilir. Aslında sen de bu ayetin içindesin. Sadece şu an kim olduğunu hatırlamakta zorlanıyorsun. Allah seni dışında bırakmaz; sen kendini hatırladığında zaten o sınırın içinde olduğunu fark edeceksin.

93. “Kur’an’da erkeklere benzeyen kadınlara lanet edildiğini duydum. Ben de lanetlenmiş olabilir miyim?”

Evet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurur: “Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere lanet olsun.” (Buhari, Libas 61) Ama bu hadis, kasıtlı olarak yaratılışını reddeden, kibirle cinsiyet değiştirmeye kalkışan ve bunu teşvik eden kişilere yöneliktir. Sen şu an bir arayış yaşıyorsun, nefsinle savaşıyorsun, çıkış yolu arıyorsun. Bu hâlin bir lanet değil, bir rahmet kapısının eşiği olabilir. Allah senin bu arayışına rahmetle bakar. Yeter ki inkâr değil, dönüş arzusu taşı.

94. “Kur’an’da ‘Allah, kimi dilerse sapıtır, kimi dilerse hidayet eder’ deniyor. Demek ki ben sapmışım, yapacak bir şey yok?”

Bu ayet (Nahl 93) senin özgürlüğünü elinden almak için değil, Allah’ın nihai iradesini bildirmek içindir. Ama başka ayetlerde Allah şöyle der: “Doğru yola yönelenlere, Allah doğru yolu daha da artırır.” (Muhammed, 17) Yani yönünü O’na çevirirsen, Allah seni saptırmaz, aksine hidayet verir. Bugün bu soruyu soruyorsan, yön arıyorsun demektir. Ve yön arayana, Allah kapılarını kapatmaz.

95. “Kur’an’da geçen ‘nefisleri kadınlara karşı süslü gösterildi’ ayeti beni kapsamıyor mu?”

Evet, ayette şöyle geçer: “Kadınlara karşı şehvet, nefislere süslü gösterildi.” (Âl-i İmrân, 14) Bu, erkek nefsi için yaratılışta yerleştirilmiş bir yönelimi tarif eder. Senin içindeki ters yönelim, bu yaratılışla çatışıyor olabilir. Ama bu ayet seni dışlamaz. Bu ayet sana asıl neyin doğal, neyin sonradan karışmış olduğunu gösterir. Allah seni dışlamıyor; sadece içindeki bu çelişkinin farkına varmanı istiyor.

96. “Hadiste ‘hepiniz çobansınız’ deniyor. Ama ben kendime bile çobanlık yapamıyorum. Bu da mı sorumluluk?”

Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz.” (Buhari, Ahkam 1) Evet, sen önce kendi nefsinden sorumlusun. Kendi kalbini, yönünü, niyetini gözetmen bir kulluk görevidir. Ama unutma: Çoban olmak mükemmel olmak demek değildir. Bazen koyun kaçabilir, ama çoban onu bulmak için uğraşır. Senin bu soruyu sorman, aramaya başladığını gösterir.

97. “Kur’an’da geçen Lut kavmi örneği beni de mi anlatıyor? Ben o insanlar gibi miyim?”

Lut kavmi, cinsel sapkınlığı teşvik eden, toplumun iffetini bozan, inatla bu hâlde kalan bir toplumdu. Kur’an’da onların helâkı, ahlaki ve toplumsal düzeni yıktıkları içindir. Sen o kavimden değilsin. Sen şu anda yolunu kaybetmiş, ama doğruyu arayan bir gençsin. Allah seni onlar gibi değil, Nuh’un gemisine binmek isteyen biri gibi görüyor olabilir. Yeter ki sen “Ben bu yoldan dönmek istiyorum” diyebilesin.

98. “Hadiste ‘Allah güzeldir, güzeli sever’ deniyor. Ama ben kendimi böyle sevimsiz hissediyorum. Bu hâlimle Allah beni sever mi?”

Allah’ın güzellik anlayışı dış görünüş değil, kalbin içindeki niyettir. Efendimiz (s.a.v.) buyurur: “Allah sizin şekillerinize değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr 33) Senin kendini sevimsiz hissetmen, içsel kırgınlıklarından olabilir. Ama Allah sana merhametle bakar. Çünkü sen hâlâ sormaya, dönmeye çalışıyorsun. Allah, kendini eksik göreni tamamlar.

99. “‘İçinde zerre kadar kibir olan cennete giremez’ hadisi beni çok korkutuyor. Çünkü bazen ben bu duygularımla gurur bile duyuyorum.”

Evet, hadiste şöyle geçer: “Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez.” (Müslim, İman 147) Ama bu kibir, bile isteye Allah’a karşı büyüklenen kişilerdedir. Senin yaşadığın şey gururdan çok, kendi kimliğini savunma çabası olabilir. Bugün bunu sorguluyorsan, bu kibir değil; farkındalıktır. Allah, boynunu eğeni affeder. Ve sen boynunu indiriyorsan, O seni kaldırır.

100. “Kur’an’da geçen ‘kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın’ ayeti bu durumu da kapsıyor mu?”

Evet, ayet şöyledir: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 195) Kimliğini, bedenini, inancını bozacak her adım bu kapsama girer. Kendine zarar vermek sadece fiziksel değil; yaratılışa aykırı yaşamla da olabilir. Allah seni uyarıyor çünkü seni seviyor. Kendini kendi ellerinle değil, Allah’ın merhametiyle şekillendir. O zaman tehlike değil; kurtuluş başlar.

101. “Ben de hemcinsime ilgi duyuyorum. Kur’an’daki Lut kavmi gibi miyim?”

Hayır, sen Lut kavmi gibi değilsin. Çünkü onlar bu davranışı normalleştirmiş, savunmuş, yaymış ve iffetli insanlara da baskı kurmuşlardı. Sen şu an karışıklık yaşıyor, mücadele etmeye çalışıyor ve yardım arıyorsun. Lut kavmi sapkınlığı savundu; sen yaratılışına dönmeyi arıyorsun. Bu ikisi aynı değil.

102. “Lut kavmi helâk edildi. Ya Allah beni de helâk ederse?”

Allah, bile isteye inkâr eden, uyarıldığı hâlde kibirle direnenleri helâk etmiştir. Sen şu anda kalbinde Allah korkusu taşıyor, yolunu bulmak istiyor, tövbe etmek istiyorsan… Bu, Allah’ın sana rahmet kapısını hâlâ açık tuttuğunu gösterir. Helâk, yönünü saptıranadır; sen yönünü düzeltmeye çalışıyorsun.

103. “Kur’an’da geçen Lut kavmi örneği bir toplumu anlatıyor. Ama ben bireyim. Bu beni kapsar mı?”

Kur’an’daki kıssalar, toplumsal sapmaların sonucunu gösterir. Ama birey olarak, niyetinle ve yönelişinle değerlendirileceksin. Eğer Allah’a yöneliyor, yanlış bir yolda olduğunu kabul ediyor, dönüş kapısını arıyorsan; O seni Lut kavmiyle değil, Hazreti Lut’un kurtardığı kişilerle beraber tutar.

104. “Kur’an’da ‘onlar kötü işler yapıyorlardı’ deniyor. Ben de böyle hissediyorsam kötü biri miyim?”

Hissetmek kötü olmak değildir. Lut kavmi “his”le değil, eylemle, topluma karşı ahlaki yıkımla, inkârla ve ısrarla bu suça düştü. Senin içinde bu his varsa ama sen bu hissi bırakmak, yönetmek ve yaratılışına uygun yaşamak istiyorsan; Allah seni kötü değil, kendiyle mücadele eden değerli bir kul olarak görür.

105. “Lut kavmi gibi olanlara beddua edilmiş. Benim için de beddua edilmiş midir?”

Hayır. Kur’an’daki beddua, sapkınlığı savunanlara, yaymaya çalışanlara ve dinle savaşanlaradır. Sen bu işten rahatsızlık duyuyor, Allah’a sığınıyor, değişmek istiyorsan… Beddua değil; rahmetin eşiğindesin. Allah, inkâr edene beddua eder; çabalayana merhametle yaklaşır.

106. “Lut kavmi çok azgınlaşmıştı. Ama ben sadece sevgi arıyorum. Bu yine de aynı mı?”

Hayır. Sevgi arayışı, çoğu zaman eksik kalan bir bağın yerini doldurmaya çalışmaktır. Lut kavmi şehveti, zulmü ve zorbalığı seçti. Sen sevgi, aitlik, anlaşılmak istiyorsun. Bu çok başka bir yoldur. Ama dikkat et: Sevgi adı altında yaratılışa ters bir yön seçmek, seni o kavme benzetebilir. Doğru sevgiyi, doğru bağlamda yaşamak seni hem korur hem büyütür.

107. “Lut kavminin sonu neden bu kadar sert oldu? Bu Allah’ın gazabı değil mi?”

Evet, bu bir gazaptı. Ama ısrarlı inkâr, alay, iffetli insanlara baskı ve dinle savaş sonucu geldi. Allah, hemen cezalandırmaz. Defalarca uyarır, bekler, merhamet eder. Lut kavmi helâki hak edecek kadar ileri gitti. Sen şu an henüz bir adımda bile olsan, dönmeye niyetliysen, gazap değil; af umudu içindesin.

108. “Lut kavmi Allah’ın rahmetini kaybetti. Ya ben de geri dönemeyecek kadar uzaklaştıysam?”

Dönmek istemek, uzaklık değil; yakınlığın göstergesidir. Allah, “Kim Bana yürürse Ben ona koşarım” buyurur. Senin Allah’a sığınmak istemen, zaten geri dönüş yoluna adım attığın anlamına gelir. Lut kavmi sığınmadı. Sen sığınıyorsan, Allah seni uzak saymaz.

109. “Benim gibi hisseden bazıları Lut kavmini inkâr ediyor. Ben de sorguluyorum. Bu inkâr mı?”

Sorgulamak inkâr değildir. Ama inatla, inkârca inkâr etmek başka bir şeydir. Sen şu anda karışıklık yaşıyor, iç çatışma içinde soruyorsan; bu seni dinden çıkarmaz. Ama hakikati bile bile, kibirle reddedersen, o zaman tehlike başlar. Senin şu anki hâlin, inançsızlık değil; kararsızlık ve korkuyla yoğrulmuş bir arayıştır. Bu hâl dönüş için değerli bir başlangıçtır.

110. “Kur’an Lut kavmini bu kadar açık anlatıyorsa, neden ben hâlâ böyle hissediyorum?”

Çünkü Kur’an, sadece hüküm değil; rehber de sunar. Senin hislerin yaratılıştan gelen bir yol değil; yaşanmışlıkların, eksikliklerin ve etkilendiğin çevrenin sonucu olabilir. Kur’an’da Lut kavmi bir uyarıdır; ama senin için de bir uyanıştır. Bu hissi duyman, yönünü seçtiğin anlamına gelmez. Yönünü şimdi seçersen, Lut kavmiyle değil; Allah’ın bağışladığı kullarla birlikte anılırsın.

111. “Nisâ Suresi kadınlara özel inmiş diyorlar. Ben kendimi kadın gibi hissetmiyorum. Bu sure beni de kapsıyor mu?”

Evet, kapsıyor. Çünkü biyolojik olarak kadın yaratılmışsan, bu sure seninle ilgileniyor demektir. Allah seni kadın olarak yarattıysa, o surenin içindeki hitaplar sana da yöneliktir. Senin kendini kadın gibi hissetmemen, bu ayetlerin seni kapsam dışı bırakması anlamına gelmez. Allah’ın sözü hislerle değil; yaratılış gerçeğiyle konuşur. Ve sen hâlâ bu sözün muhatabısın.

112. “Nisâ Suresi’nde erkekler yöneten, kadınlar itaat eden gibi anlatılıyor. Bu adil mi?”

Bu bir hiyerarşi değil; bir görev dağılımıdır. Kadın değersiz, erkek değerli değildir. Tam aksine; kadın korunmaya, desteklenmeye, kıymet verilmeye daha açık bir yere konulmuştur. Bu ayetlerdeki yapı, sorumluluğu dağıtmak içindir, üstünlük kurmak için değil. Senin kadınlığını küçümsemek değil; güvende tutmak içindir.

113. “Nisâ Suresi’nde geçen miras ayetlerinde kadın yarım pay alıyor. Bu da kadının eksikliği mi?”

Hayır, bu eksiklik değil; yükümlülük farkıdır. Erkek ev geçindirmekle yükümlüdür. Kadın, kendi hakkıyla istediği gibi tasarruf eder. Bu sistem, adalet üzerine kuruludur. Eşitlik değil, hikmetli denge vardır. Senin kadın olarak yaratılmış olman seni zayıf değil; sorumluluktan daha az yüklenen kıymetli biri yapar.

114. “Nisâ Suresi’nde kadınlara örtü emredildiği açık değil. Örtünmek zorunda mıyım?”

Nisâ Suresi örtünmeden çok, mahremiyetin korunmasını vurgular. Diğer surelerde (örneğin Nur ve Ahzâb) örtü çok açık şekilde emredilir. Ancak Nisâ Suresi’nin “evlere izinsiz girmeyin”, “mahremiyet sınırlarına dikkat edin” vurgusu da örtüyle ilişkilidir. Örtünmek, bir baskı değil; kimliğe saygının dışa yansımasıdır. Kadın oluşunun utanılacak değil, örtülecek kadar kıymetli olduğunun işaretidir.

115. “Nisâ Suresi’nde eşcinsellikten bahsediliyor mu? Bazı ayetler farklı yorumlanıyor.”

Evet, Nisâ 15–16. ayetlerde “fuhuş yapan kadınlar ve erkeklerden” söz edilir. Bu ayetlerde geçen ifade, kadınlar arası cinsel sapma ve erkekler arası eşcinsel eylemler olarak yorumlanmıştır. Ancak bu ayetler o dönemin sosyal yapısına uygun tedbirlerle gelir; ardından Tevbe kapısı açılır. Bu ayetler seni korkutmak için değil; uyanman için yazılmıştır. Allah seni azarlamak için değil, seni bu girdaptan çekip almak için konuşur.

116. “Nisâ Suresi’nde Allah, dilediğini saptırır diyor. Ben sapmış sayılıyor muyum?”

Ayette geçen ifade şudur: “Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir.” (Nisâ, 88) Ama Allah iradeni elinden almaz. Sen yönünü Allah’a çevirirsen, O seni doğruya yönlendirir. Şu an bu soruyu soruyorsan, sapmak istemiyorsun demektir. Ve Allah böyle düşünen birini asla bırakmaz.

117. “Kadınlarla ilgili bu kadar çok ayet varsa, neden kendimi hâlâ eksik hissediyorum?”

Belki de kendine Allah’ın baktığı yerden bakmayı unuttun. Kur’an’da kadın çokça anılır çünkü kadın değerli, özel, incitilmemesi gereken bir varlıktır. Ama sen değersiz hissettikçe bu ayetler sana uzak gibi gelir. Oysa sen kadınsın. Ve bu, seni zayıf değil; rahmetin merkezine yerleştirilmiş biri yapar. Eksik hissetmen içsel yaralarından. Allah’ın ayetleri ise seni onarmak için var.

118. “Nisâ Suresi’nde kadınlara kocaya itaat emrediliyor. Ben kimseye boyun eğmek istemiyorum. Bu zorlama mı?”

Ayette (Nisâ, 34) geçen “itaat”, mutlak bir boyun eğme değil; ailede düzenin sağlanması için yapılmış bir görev paylaşımıdır. Bu ayet, kadını küçültmez; erkeğe sorumluluk yükler. Evlilikte denge esastır. Kadın ve erkek yarışmaz; tamamlar. Bu düzen, seni bastırmak için değil; korunman, desteklenmen ve değerli olman içindir.

119. “Nisâ Suresi kadına değer veriyor diyorsunuz ama ben hâlâ kadın olmak istemiyorum. Ne yapmalıyım?”

Kadın olmaktan utanmana sebep olan her şey, Allah’ın sana verdiği değeri örten yanlış deneyimlerden kaynaklı olabilir. Allah seni kadın yarattıysa, bu seni küçültmek için değil; özel yaratmak içindir. Senin yaşadıkların sana bu kimliği itici kılmış olabilir ama bu kimliğin özü hâlâ kıymetlidir. Allah’ın seni nasıl görmek istediğini bilmek, sana kadının ne kadar değerli olduğunu gösterecek.

120. “Nisâ Suresi benimle ilgiliyse, neden kendimi bu kadar yabancı hissediyorum?”

Çünkü sen henüz Allah’ın sana kadın olarak seslendiği sesi duyamıyorsun. Kalbin karışık, kimliğin çatışmalıysa, ayetler seni uzaktan gibi hissettirebilir. Ama sen bu ayetlere yeniden, merhametle, sabırla ve açık kalple yaklaşırsan; onların hepsinin aslında sana şifa vermek için indiğini anlayacaksın. Allah konuştuysa, mutlaka seni de çağırmıştır. O sese kulak ver.

121. “İslam transseksüelliği kabul ediyor mu?”

Hayır, İslam’da doğru cinsiyet kimliğinden uzaklaşmak, hissî bir karışıklıkla değil, yaratılışa aykırı bir tercih olarak görülür. Ancak İslam’da “hünsa” yani çift cinsiyetli doğan kişiler için ayrı hükümler vardır. Ama bu doğuştandır ve farklı bir fıkıh alanıdır. Psikolojik sebeplerle sonradan cinsiyet değiştirmek, tıbbi açıdan da, fıkıh açısından da caiz görülmez.

122. “Ama bazı İslam ülkelerinde ameliyat yapılıyor. Bu dine göre doğru mu?”

Bazı ülkelerde (örneğin İran), “fıkhî yorum farklılıkları” sebebiyle cinsiyet geçişi bazı şartlarla kabul görmüştür. Ancak bu, genel İslam anlayışına ve yaratılış sistemine uygun değildir. Ameliyat çözüm değil, psikolojik çatışmanın fiziksel bastırılmasıdır. Dine göre bu, kişinin yaratılışını inkâr etmesidir ve doğru değildir.

123. “Kur’an’da açıkça ‘trans birey’ yasaklanıyor mu?”

Kur’an’da “trans” ifadesi geçmez. Ama Kur’an’da kadına kadın gibi, erkeğe erkek gibi yaşamak emredilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de hadiste şöyle buyurur: “Erkeğe benzeyen kadınlara, kadına benzeyen erkeklere lanet olsun.” (Buhârî, Libâs 61) Bu ifade, yaratılışa aykırı davranışın açık reddidir. Yani din, “kendi cinsiyetini bırakıp başkasına geçme”yi değil; kendi kimliğini bulma çabasını destekler.

124. “Ben kendimi erkek hissediyorsam, Allah’ın beni kız yaratması hata mıydı?”

Allah hata yapmaz. O seni bilerek, eksiksiz, hikmetli bir şekilde yarattı. Senin bu hissin; yaratılıştan değil, yaşanmışlıklardan, duygusal eksikliklerden kaynaklı olabilir. Duygun, yaratılışını yok sayamaz. Asıl huzur, Allah’ın sana verdiği cinsiyeti onurlandırarak yaşamaktır.

125. “Ben ameliyat oldum. Şimdi Allah beni kabul etmez mi?”

Allah’ın rahmeti, senin ameliyat kararından büyüktür. Eğer pişmanlık duyuyorsan, geri dönmek istiyorsan, Allah’ın kapısı sana hâlâ açıktır. Ancak tevbe sadece sözle değil; niyetle, yönle ve çabayla yapılır. Allah affedicidir; ama affetmek için kişinin niyetini ve yönünü değişmesini ister.

126. “Ben ameliyat olmadım ama hormon tedavisi aldım. Bu da günah mı?”

Hormon tedavisi de bedenin yaratılışını zorla değiştirme girişimidir. Allah’ın sana verdiği bedeni, psikolojik bir karışıklıkla dönüştürmeye çalışmak yaratılışa müdahaledir. Bu bir günah olabilir. Ama bu süreçten pişmanlık duyarsan, geri dönüş mümkündür. En önemli şey: Allah’a yönelmek ve artık doğru kimliğe sarılmak.

127. “Ben ameliyat olmadım ama trans gibi hissediyorum. Duyguyla günaha girilir mi?”

Duygu, günah değildir. Ama o duyguya göre yaşamak, yönünü belirlerse seni günaha götürebilir. Hissediyor olmak suç değil, o hissi sorgulamadan yaşamak tehlikelidir. Din sana ne hissettiğini değil, ne yönde yürümeyi seçtiğini sorar. Yani hissetmen değil; o hissin peşinden gitmen seni yıpratır.

128. “Ben hemcinsime ilgi duyuyorum. Ama aynı zamanda ameliyat olmak istiyorum. İkisi birleşirse yine günah mı?”

Evet, bu yönelimi bedenle pekiştirmek; hem ahlaki, hem fıkhî olarak daha büyük bir tehlikeye girer. Hemcinsel ilgi zaten İslam’da uygun değildir. Beden değişikliğiyle bunu güçlendirmek, kişinin yaratılış sistemini reddetmesidir. Allah senin bu karmaşanla boğulmanı değil; O’na sığınmanı ister. Her yönüyle inkâra giden bir yolu değil, merhamete açılan kapıyı seçmen gerekir.

129. “Ben kendimi trans gibi hissettiğim için artık kadın gibi ibadet edemiyorum. Ne yapmalıyım?”

Allah sana hangi cinsiyetle beden verdiyse, o cinsiyetle ibadet etmeni ister. Hislerin karmaşık olabilir ama ibadet netlik ister. Namazı erkek gibi kılmak, örtüsüz olmak, kendini başka biri gibi göstermek… Bunlar seni ibadete yaklaştırmaz; kimlik çatışmanı artırır. Allah’a senin O’na nasıl yöneldiğin önemlidir. Yaratılışına uygun secde etmek, ruhunu da dengeler.

130. “Ben bu duygularla yaşayarak dine zarar mı veriyorum?”

Dine en büyük zarar, sapkınlığı meşrulaştırmakla olur. Ama sen şu anda bu duygularla mücadele ediyorsan, dine zarar vermiyorsun. Aksine; bu çağın zorluğunda ayakta kalmaya çalışıyorsun. Bu hâlin ibadet kadar kıymetli olabilir. Ama hislerini inkâr etmek değil; doğruya teslim olmak, seni dine daha fazla bağlar.

131. “Beynim erkek gibi çalışıyor olabilir. Bilim buna ne diyor?”

Beyin yapıları cinsiyetlere göre bazı küçük farklar gösterse de, bu farklar kimliği belirlemez. Yapılan birçok nörobilimsel çalışmada, “erkek beyni” ya da “kadın beyni” gibi sabit ayrımların mutlak belirleyici olmadığı kanıtlanmıştır. Hislerin beyin yapısıyla ilişkilendirilmeye çalışılması, şu anda bilimsel kesinlik taşımamaktadır. Asıl belirleyici olan, kişinin doğumdan itibaren sahip olduğu biyolojik cinsiyettir.

132. “Cinsel kimlik karmaşası doğuştan mı geliyor, sonradan mı oluşuyor? Bilim bunu net söylüyor mu?”

Hayır, bilimsel olarak cinsel kimlik karmaşasının doğuştan geldiğine dair net bir kanıt yoktur. Genetik, hormonel, nörolojik etkenler araştırılmış ama hiçbir faktör bu durumu tek başına açıklayamamıştır. Bilimsel konsensüs şudur: Cinsel kimlik gelişimi; doğuştan gelen eğilimler + çevresel etkiler + yaşantılar + bağlanma örüntüleriyle oluşur. Yani bu karmaşa sabit değil; gelişebilir, yönlendirilebilir, iyileştirilebilir bir süreçtir.

133. “Bana kimse böyle olmayı öğretmedi. Ama yine de böyle hissediyorum. Bilim bunu nasıl açıklar?”

Bilim, kişinin sadece gördüklerinden etkilenmediğini, duygusal deneyimlerin, bağlanma şekillerinin ve aile içi dinamiklerin büyük rol oynadığını söyler. “Model almadım ama böyle hissediyorum” demek, bilinçli etkileşim olmadığını gösterir; Ama çocuklukta yaşanan travmalar, ilgisizlik, aşırı baskı, özdeşim sorunları gibi faktörler bilinç dışı yollarla kimliği etkileyebilir. Psikoloji bu hâli kişiliğin çözülmesi, içsel çatışma ve öz kimlikten uzaklaşma olarak tanımlar.

134. “Eğer bu bir hastalık değilse, neden müdahale etmemiz gerekiyor?”

Cinsel kimlik karmaşası bir hastalık değil, ama bir gelişimsel bozulmadır. Yani kişinin kendi cinsiyetine uygun kimliği sağlıklı şekilde içselleştirememesidir. Bu durum kalıcı hâle gelirse, kişi hem sosyal, hem manevi, hem de psikolojik olarak yoğun çatışmalar yaşar. Müdahale etmek; hastalığı tedavi etmek değil, sağlıklı gelişim yönünü desteklemektir.

135. “Dünya Sağlık Örgütü artık bunu bozukluk olarak görmüyor. Siz hâlâ neden sorun diyorsunuz?”

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), siyasi baskılar ve toplumsal hareketlerin etkisiyle bazı tanımları ICD-11’den kaldırmıştır. Ama bu, bilimsel bir kanıttan çok, ideolojik bir yönelimdir. Klinik psikoloji, halen cinsiyet kimliği ile biyolojik cinsiyet arasında tutarsızlık varsa bunun ruhsal uyumsuzluk ve işlev kaybı doğurduğunu kabul eder. Yani bu hâl “bozukluk” değilse bile, destek gerektiren ciddi bir uyum problemidir.

136. “Cinsiyet geçişi yapan kişiler kendilerini daha iyi hissettiklerini söylüyor. Bu bilimsel değil mi?”

Geçici rahatlama mümkündür. Ancak uzun vadeli araştırmalar; Hormon tedavisi ve geçiş süreci yaşayan bireylerde intihar düşüncesi, depresyon, pişmanlık ve sosyal kopukluğun arttığını göstermektedir. Bilimsel olarak da cinsiyet geçişi, ruhsal huzuru garanti etmemektedir. Asıl huzur, bedenle ruhun uyumlu olduğu bir kimlikte yaşandığında ortaya çıkar.

137. “Psikoloji cinsiyeti toplumsal bir kurgu olarak tanımlamıyor mu?”

Bazı modern kuramlar “gender” (toplumsal cinsiyet) kavramını kullanır. Ama bu görüşler tüm bilim çevrelerinde evrensel kabul görmemektedir. Biyolojik cinsiyet (sex) doğuştandır ve sabittir. Toplumsal cinsiyet tanımları değişse bile, kişinin yaratılış yapısı değişmez. Yani kişi ne kadar farklı hissederse hissetsin, bilimsel olarak cinsiyet kromozomla belirlenir: XX = kadın, XY = erkek.

138. “Bedenime ait hissetmiyorum. Bunu psikoloji nasıl açıklar?”

Bu duruma psikolojide “beden algısı bozukluğu” denir. Cinsiyet kimliği bozulduğunda, kişi kendi bedenine yabancılaşır. Bu yabancılaşma; bastırılmış travmalar, değersizlik hissi, özdeşim kuramama, yanlış modellerle büyüme gibi sebeplerle oluşur. Bu bir ruhsal alarmdır. Ve yönlendirme gerektirir. Yaratılışla barışmadıkça, bedenle barış da kurulamaz.

139. “Herkes kendi kimliğini seçmeli diyorsunuz. O zaman neden ben seçemiyorum?”

Gerçek kimlik, hislerle değil; yaratılışla belirlenir. Bilimsel olarak da kişi doğduğu andan itibaren cinsiyetine uygun hormon yapısı, beyin plastisitesi, üreme sistemi, hatta dokunsal algı bile cinsiyete göre kodlanır. Seçmek değil; tanımak, kabul etmek ve geliştirmek gerekir. Senin bu duyguların sana kimlik vermez. Kimliğin, zaten sen doğduğunda verilmişti.

140. “Psikolojik destekle geçer diyorsunuz ama bazıları yıllarca destek alıyor, yine de değişmiyor. Bilimsel çözüm yok mu?”

Cinsel kimlik karmaşası kompleks bir yapıdır. Bazı vakalarda direnç olabilir, destek süreci uzun sürebilir. Ancak bağlanma temelli yaklaşımlar, aile temelli psikoeğitim, travma çalışmaları, doğru modelleme ile çok güçlü dönüşler mümkündür. Bilimsel çözüm, kişiyi hormonla veya ameliyatla değiştirmek değil; öz kimliğine kavuşmasını kolaylaştırmaktır. En kalıcı çözüm: kişilikle cinsiyetin barıştığı bir içsel denge kurmaktır.

141. “Hayvanlarda da eşcinsel davranış görülüyormuş. O zaman bu doğaldır, değil mi?”

Bazı hayvan türlerinde geçici ve çevresel faktörlere bağlı eşleşme davranışları gözlemlenmiştir. Ancak bu davranışlar: Üreme değil, sosyal hiyerarşi, Stres azaltma, Alan baskınlığı gibi biyolojik güdülere dayanır. Kalıcı bir yönelim veya kimlik değişimi değildir. Ayrıca “doğada olan her şey doğrudur” diyemeyiz. Hayvanlar öldürür, yiyip bitirir, tecavüz davranışları da gösterir. Doğa örnek alınacaksa, insana ait ahlak, irade ve sorumluluk farkı göz önüne alınmalıdır.

142. “Bazı türlerde hemcinsine yaklaşan hayvanlar var. Bu, insan için örnek olamaz mı?”

Hayır. Çünkü hayvan davranışları ahlaki değil, içgüdüseldir. İnsan; düşünen, muhakeme eden, değer yargısı taşıyan bir varlıktır. İnsan “aklı”yla ve “kalbi”yle yaşar; hayvan ise dürtüsel yaşar. Hayvanda utanma, sorumluluk, kimlik bilinci yoktur. Bu yüzden hayvanda görülen hiçbir davranış, insan için ahlaki ölçüt olamaz.

143. “Hayvanlar eşcinselse neden bunu doğuştan bir farklılık olarak görmüyoruz?”

Hayvanlardaki davranışlar geçici, durumsal ve genellikle çevresel baskılara bağlı görülür. Kalıcı bir “eşcinsel yönelim” hayvanlarda belirlenmiş değildir. Örneğin: Erkek penguenlerin çiftleşme ritüeline benzer davranışları Bonobolarda sosyal bağ güçlendirmek için cinsel temas Bunlar üreme dışı sosyal uyum davranışlarıdır, yönelim değildir. Bilimsel olarak bunların “eşcinsellik” olduğuna dair net tanım yoktur.

144. “Hayvanlar cinsel kimlik değiştirebiliyor. O zaman bu da doğal olabilir mi?”

Bazı balık türleri (örneğin mürekkep balığı) ortama göre cinsiyet değiştirebilir. Ancak bu, insandaki biyolojik sabitlikle kıyaslanamaz. İnsanlarda doğumla birlikte genetik, hormonal ve nörolojik düzeyde cinsiyet sabit bir yapıdır. İnsan doğasında sosyal denge değil, yaratılışa uygun kimlik vardır. Bu nedenle hayvanlardaki esneklik, insana uyarlanamaz.

145. “Maymunlar gibi yüksek zekâlı hayvanlarda da eşcinsel davranış varsa, bu bilinçli bir seçim değil midir?”

Bonobolar gibi bazı türlerde görülen “eşleşme benzeri davranışlar”, sosyalleşme, stres azaltma veya sürü içi iletişim amacına yöneliktir. Bu bir “cinsel yönelim” değil, içgüdüsel bağlanma davranışıdır. Bilinçli bir kimlik beyanı, ahlaki tercih ya da kimlik ifadesi değildir. İnsan beyni ile primat beyni karşılaştırıldığında, karar mekanizmaları ve kimlik inşası tamamen farklıdır. Bilimsel olarak bu davranışlar insan kimliğini açıklamak için kullanılamaz.

146. “Evrimsel olarak bakıldığında eşcinsellik bazı avantajlar sağlıyormuş. Bu doğru mu?”

Bu görüş, bazı evrimsel biyoloji teorilerinde tartışılmıştır. Ancak “avantaj” denen şey, doğrudan genetik olarak aktarılabilir olsaydı, eşcinsellik nesiller boyunca yaygın ve kalıcı hâle gelirdi. Oysa eşcinsel bireyler üremez, biyolojik devamlılıkları olmaz. Bu da onların evrimsel olarak avantajlı değil, uyumsal bir sapma yaşadığını gösterir. Bilimsel olarak bu görüş tartışmalıdır ve genel geçer kabul görmemektedir.

147. “Hayvanlarda doğal olan bir şey neden insanda günah oluyor?”

Çünkü insan, sorumluluğu olan ahlaki bir varlıktır. Hayvan yalan söylemez çünkü aklı yoktur. Ama insan yalan söylerse sorumlu tutulur. Aynı şekilde hayvan cinselliği dürtüyle yaşar. Ama insan, bu konuda dini, sosyal, ruhsal ve psikolojik sorumluluk taşır. Yaratılış insanda sadece bedensel değil, ruhî ve ahlaki boyuttadır. Bu yüzden hayvan örnek alınamaz.

148. “Hayvanlarda eşcinsellik varsa, bu doğanın da böyle yarattığını göstermez mi?”

Hayır. Doğada sapmalar olabilir. Ama bu sapmalar norm değildir. Doğanın genel sistemi üreme, çiftleşme ve nesil devamı üzerine kuruludur. Sapkın örnekler, sistemi bozmaz ama örnek alınamaz. Yaratılışta istisnalar değil, ana kural kıymetlidir. Allah’ın sünnetullahı (yaratılış düzeni) da kadın ve erkek arasındaki dengeye dayanır.

149. “Bilimsel deneylerde eşcinsel davranışa eğilimli hayvanlar tespit edilmiş. Bu ne anlama gelir?”

Bu davranışlar “eşcinsel yönelim” değil; testosteron fazlalığı, alan çatışması, stres faktörleri gibi geçici durumlara bağlıdır. Kalıcı eşleşme, kimlik değişimi ya da toplumsal cinsiyet rolü hayvanlarda gözlemlenmemiştir. Bilim bu davranışlara “eşcinsellik” dememekte, “eşcinsel benzeri davranışlar” ifadesini kullanmaktadır. Yani bu, insan kimliği ile karşılaştırılamaz.

150. “Doğada gördüğümüz şeyleri biz neden dinle tartışıyoruz? Bilim ve din çatışmıyor mu?”

Hayır. Gerçek bilim ile gerçek din asla çatışmaz. Bilim gözlem yapar, din ise değerlendirme ve yönlendirme sunar. Bilim hayvanın ne yaptığını anlatır, Din ise insanın ne yapması gerektiğini öğretir. İkisi farklı kulvarlardır. Din, insanı doğanın üstünde değer ve sorumluluk taşıyan bir varlık olarak tanımlar.

151. “Avrupa’da LGBT serbest. Türkiye neden hâlâ yasaklıyor? Bu insan haklarına aykırı değil mi?”

Avrupa’nın her kararı doğru değildir. İnsan hakları, doğal düzene aykırı davranışları teşvik etme hakkı anlamına gelmez. Türkiye’nin aile yapısı, inanç sistemi, kültürel değerleri farklıdır. Her ülke kendi toplumuna zarar verecek unsurları sınırlama hakkına sahiptir. LGBT yaşam tarzı, sadece bireysel tercih değil; toplumsal yapıyı hedef alan bir ideolojidir. Türkiye bunu “yasaklamak” değil; yaygınlaştırılmasını önlemek için mücadele eder.

152. “Eğer özgür bir ülkede yaşıyorsak, insanlar cinsel yönelimlerini neden açıklayamıyor?”

Özgürlük, sınırsızlık değil; sorumlulukla yürütülen bir alan demektir. Kişinin özel yaşantısı vardır, ama bunu toplumun değerleriyle çatışacak şekilde öne çıkarması; başkalarının hakkını ihlal eder. “Yönelim açıklamak” adı altında, gençlerin kimliğini bulmadan yönlendirilmesi; özgürlük değil, ideolojik etki olur. Devletin görevi herkesi korumaktır; ama her davranışı meşrulaştırmak zorunda değildir.

153. “LGBT bireyler zaten var. Onları kabul etmeyerek sorun çözülüyor mu?”

Sorun onların varlığı değil; sapkınlığın normalleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıdır. Kimseye zulüm edilmemeli; ama kimse de ahlaksızlığı hak gibi gösterme hakkına sahip olmamalıdır. Türkiye’de birey olarak yaşayan kimseye karışılmaz. Ancak LGBT propagandası, toplum yapısını, çocukları ve aile değerlerini tehdit ettiği için teşvik edilmez, desteklenmez.

154. “Birleşmiş Milletler bile LGBT haklarını savunuyor. Bu kadar ülke yanlış mı?”

Birleşmiş Milletler gibi yapılar, evrensel değil, küresel güçlerin çıkarına göre şekillenmiştir. Bugün BM, aileyi korumaktan çok; cinsiyetsizleştirme politikalarına zemin hazırlamaktadır. Tüm ülkeler doğru yapmıyor olabilir. Toplumu korumak, küresel baskılara direnmekle mümkündür. Bir değer, çok kişi tarafından kabul ediliyor diye hakikat olmaz.

155. “LGBT karşıtlığı nefret suçu sayılıyor. Eleştirmek bile suç mu artık?”

Eleştiriyle nefret farklı şeylerdir. Ahlaki uyarı, inanç temelli duruş ya da kültürel red bir haklı itirazdır. Şiddet, hakaret, aşağılama olmadan yapılan eleştiri, ifade özgürlüğüdür. “Her şey eleştirilebilir ama LGBT eleştirilemez” dayatması, totaliter bir ideolojidir. Gerçek özgürlük, her fikre mesafe koyabilme cesaretidir.

156. “Devlet neden LGBT karşıtı yasa yapıyor? Bu bireysel haklara müdahale değil mi?”

Devletin görevi sadece bireyi değil, aileyi, çocukları ve toplumu korumaktır. Cinsel yönelim adı altında yapılan propagandalar, çocuk yaşta zihinleri karıştırmaktadır. Türkiye LGBT karşıtı değil; LGBT ideolojisinin yaygınlaştırılmasına karşıdır. Hak başka, ideolojik saldırı başkadır.

157. “İsteyen istediği gibi yaşasın. Size ne zararı var?”

Bireyin özel hayatı toplumla çatışmıyorsa saygı duyulur. Ama LGBT yaşam tarzı, artık sessiz bir tercih değil; saldırgan bir yayılma stratejisiyle gündeme geliyor. Çocuklara yönelik içerikler, diziler, animasyonlar, sosyal medya üzerinden “özendirme” yapılması; sadece kişisel tercih değil, toplum mühendisliğidir.

158. “LGBT bayrağı bir ifade özgürlüğü sembolü değil mi?”

Hayır. LGBT bayrağı sadece bir renk değil; bir ideolojik yönlendirme aracıdır. Bu sembolle “eşitlik” değil, aile yapısına karşı açık meydan okuma taşınır. Herkes kendi kimliğinde yaşayabilir ama bunu bayraklaştırmak, bir akımı yaymak anlamına gelir. İfade özgürlüğü, başkasının değerini çiğneme hakkı vermez.

159. “Batı ülkeleri LGBT bireyleri destekliyor. Biz neden geri kalıyoruz?”

Biz geri değiliz; değerlerimize sadığız. Batı toplumları bireysel hazları kutsadığı için aile parçalanmış, doğurganlık düşmüş, ahlaki otorite dağılmıştır. Biz, insanı kimliğiyle değil, yaratılışına uygun kimliğiyle anlamlı kabul ederiz. Batı’nın yönü özgürlük görünümünde sınırsızlığa, bizim yönümüz özgürlük içinde sorumluluğa dayanır.

160. “Siz LGBT’ye karşı mısınız, yoksa sadece ideolojisine mi?”

Biz insanlara karşı değiliz. Kimseyi aşağılamıyor, yok saymıyoruz. Ama sapkınlığı hak gibi gösteren ideolojik dayatmaya karşıyız. LGBT bir duygu hâli değil; kimlik mücadelesi ve ideolojik bir projedir. Biz bu ideolojinin toplumu yozlaştırmasına, gençleri kimlik karmaşasına sürüklemesine karşıyız. İnsanı korumak, ona her şeyi meşru göstermekle değil; ona doğruyu hatırlatmakla mümkündür.

151. “Neden bazı psikologlar cinsel kimlik karmaşasına terapiyle yaklaşırken, bazıları bunun ‘normal bir yönelim’ olduğunu söylüyor?”

Çünkü bu konu sadece bilimsel değil; ideolojik, kültürel ve politik bir zemine de sahiptir. Bazı uzmanlar, biyolojik gerçekliği ve gelişimsel süreci merkeze alırken, bazıları modern ideolojilerin etkisiyle “her yönelim doğaldır” görüşünü benimseyebiliyor. Bilimsel olarak ise cinsiyet, doğuştan gelen sabit bir yapıdır. Cinsiyetle uyumsuzluk bir kimlik arayışıdır ve terapötik destekle iyileşebilir.

152. “Aynı alanda çalışan uzmanlar neden bu konuda birbirine tamamen zıt şeyler söylüyor?”

Çünkü bu mesele, sadece nörobiyolojik değil; kişisel dünya görüşü, ahlaki duruş ve kültürel bağlamla da şekillenir. Örneğin: Biri “kimlik sabittir, yönelimi desteklememeliyiz” der. Diğeri “hissettiğini yaşamak özgürlüktür” diyebilir. Ama bu farklılık, bilimsel değil; ideolojik pozisyon farklılığıdır. Sağduyulu bir uzman, kişinin yaratılışına uygun yaşamayı hedefler.

153. “Bilim bu kadar geliştiyse neden bu konuda hâlâ fikir birliği yok?”

Çünkü bu konuda bilimsel veri kadar politik baskı, medya propagandası ve akademik yönlendirme de etkili olmuştur. Bazı araştırmalar ideolojik kaygılarla yayınlanmaz, bazıları “bilimsel özgürlük” adı altında çarpıtılır. Gerçek bilim; bireyin psikolojik bütünlüğünü, biyolojik gerçekliğini ve toplumsal uyumunu birlikte gözetir. Fikir birliği yoktur çünkü bilimsel dürüstlükle ideolojik tarafgirlik çoğu zaman çatışır.

154. “Psikoloji bilimi ‘cinsiyet değiştirmek çözümdür’ diyenleri de içeriyor. Hangisi doğru?”

Psikoloji bilimi bir çatı alandır; içinde farklı kuramlar, yöntemler ve görüşler vardır. Ancak uzun vadeli çalışmalar göstermiştir ki, cinsiyet geçişi yapılan bireylerde intihar riski, depresyon ve pişmanlık oranı yüksektir. Kalıcı çözüm, kişinin cinsiyetle uyumlu kimliğini benimsemesidir. Yani “hissettiğini yaşa” yaklaşımı popüler olabilir ama bilimsel olarak desteklenmez.

155. “Ben doktorlara mı, psikologlara mı, dine mi inanmalıyım?”

Hepsini düşman değil; birbirini tamamlayan alanlar gibi düşün. Tıbbi bilgi bedenine, psikoloji duygularına, din ise yönüne rehberlik eder. Doğru uzmanlar, doğru bilgiyle seni yaratılışına yaklaştırır. Din, seni yargılamak için değil; şefkatle inşa etmek için konuşur. Hepsi bir bütün olarak seni desteklemelidir. En önemlisi: Fıtrata yani yaratılışa uygun olanı tercih etmendir.

156. “Bir uzman bana ‘kendini nasıl hissediyorsan öyle yaşa’ dedi, bir başkası ‘kendini olduğun gibi kabul et’ dedi. Hangisi doğru?”

“Nasıl hissediyorsan öyle yaşa” demek, kimlik karmaşasını pekiştirebilir. “Olduğun gibi kabul et” ise seni yaratılışına uygun kimliğe yönlendirir. Hisler değişkendir; ama biyolojik kimlik sabittir. Doğru yaklaşım, hissi yücelten değil, öz kimliği ortaya çıkaran yaklaşımdır.

157. “Psikologlar arasında bile bu konuda büyük fikir ayrılığı var. O zaman bana kim yardım edebilir?”

Psikologların yaklaşımı, yalnızca eğitimiyle değil; inancı, dünya görüşü ve kişisel yorumlarıyla da şekillenir. Yardım almak için en önemli şey, sana fıtratına uygun yaşamayı hedef gösteren, seni yargılamadan yönlendiren uzmanı bulmaktır. Yardım, seni kimliğinden uzaklaştıran değil; kimliğini sana hatırlatan kişiyle mümkündür.

158. “Bilim tarafsız değil mi? O zaman neden bu konuda herkes başka şey söylüyor?”

Bilim tarafsız olabilir; ama bilim insanı tarafsız kalamayabilir. Özellikle son yıllarda bu alandaki yayınların birçoğu, ideolojik kaygılarla şekillenmektedir. Gerçek bilimsel çalışma; uzun vadeli sonuçları, istatistiksel güvenilirliği ve tarafsız yorumları içerir. Bu yüzden her bilimsel cümleye değil, bilimin ahlaki çerçevede duran hâline bakılmalıdır.

159. “Bir psikiyatrist hormon tedavisi öneriyor, diğeri bunu tehlikeli buluyor. Bu nasıl mümkün olabilir?”

Hormon tedavisi tıbbi bir müdahaledir ama ruhsal iyileşme sağlamaz. Kimi uzman bedeni değiştirmenin duyguları iyileştireceğini sanır; ama bu bilimsel olarak desteklenmez. Araştırmalar, hormon tedavisi sonrası intihar oranlarının ve depresyonun azalmadığını, hatta artabileceğini göstermektedir. Asıl olan, kişinin önce ruhuyla, sonra bedeniyle barışmasıdır.

160. “Danışmanım bana ‘kimliğinle barış’ diyor ama bana ‘kadınsın’ demiyor. Bu ne anlama geliyor?”

Bu, belirsiz ve yönsüz bir yaklaşımdır. Gerçek kimliğinle barışmak demek, doğuştan gelen cinsiyetle uyumlu kimliği kabul etmek demektir. Kimlik, hissedilen bir şey değil; tanımlanmış ve yaratılışla belirlenmiş bir yapı olmalıdır. Danışman sana kimliğini hatırlatmıyorsa, aslında seni savrulmaya terk ediyor olabilir.

161. “Psikoloji insana iyi geleni savunur. O hâlde neden bazı uzmanlar acı çeksem bile ‘değişme’ diyor?”

Psikoloji, sadece “iyi hissetmek” üzerine kurulmaz. Gerçek iyilik, insanın özüyle uyumlu yaşamasıdır. Bazı uzmanlar kısa vadeli rahatlığı önceliklendirir, bazıları uzun vadeli ruhsal dengeyi. Senin acı çekiyor olman, yanlış yolda olduğunun değil; doğru yola dönmeye çalıştığının göstergesi de olabilir.

162. “Psikiyatri bilimi cinsiyet geçişine neden ‘tedavi’ diyor? O zaman ben hasta mıyım?”

Eski DSM tanımlarında bu tür yönelimler “bozukluk” olarak yer alırken, yeni tanımlarda bu ifadeler ideolojik baskılarla değiştirilmiştir. Bu değişiklik, bilimin değil; toplum mühendisliğinin ürünüdür. Hastalık olmasa da, bu durum bir uyumsuzluk, çatışma ve destek ihtiyacı gerektiren bir süreçtir. Yani tedavi edilen şey beden değil; kimliğin bozulmuş bütünlüğüdür.

163. “Bazı uzmanlar ‘özgür bırakın, nasılsa kendi yolunu bulur’ diyor. Bu doğru mu?”

Kimlik karmaşası yaşayan biri yönsüz bırakılırsa, genellikle güçlü olan ideolojilere tutunur. Kendi yolunu bulmak için önce sağlam bir yön, güvenli bir bağ ve bilinçli bir rehber gerekir. Özgür bırakmak, sorumluluktan çekilmek değil; destek vererek yön göstermektir. Özellikle çocuk ve ergen için “bırakalım ne isterse o olsun” demek, ihmalin süslü hâlidir.

164. “Psikoloji dinden bağımsız değil mi? Neden bazı uzmanlar dini değerleri de dikkate alıyor?”

Psikoloji, bütüncül bir insan anlayışıyla çalışır. Dini değerler, kişinin yaşam anlamı, kimliği ve toplumsal duruşuyla doğrudan ilgilidir. Dinden kopuk psikoloji, kişiyi sadece semptom düzeyinde ele alır. Ama inancını, değerlerini, vicdanını dikkate alan bir uzman, kişiyi bütün olarak görür. Bu yüzden din, terapiye zarar değil; derinlik katar.

165. “Madem uzmanlar da net değil, o zaman ben bu karmaşada nasıl yol bulacağım?”

Hakikat, her zaman çok kişiyle gelmez. Çok ses olması, doğru sesi aramaya engel değildir. Senin için en doğru uzman; seni yargılamadan dinleyen ama yaratılışına uygun yaşamayı hatırlatan kişidir. Bu karmaşanın içinde yön bulmak istiyorsan; fıtratına, inancına ve seni öz kimliğine götürecek olana yönel. Gerçek yol, senin içine huzur verir. Bilgi çoktur, ama hakikat hep sessizce yaşar.

166. “Eşcinsel olmanın bana ne zararı var? Ben kimseye zarar vermiyorum ki.”

Belki şu anda zararını görmüyor olabilirsin. Ama bu tarz ilişkiler, zamanla seni: Ruhsal olarak yalnızlaştırır, Ait olacağın bir aile kurma imkânını zayıflatır, Sosyal olarak etiketlenmene, dışlanmana veya kullanılmana yol açabilir. Ayrıca eşcinsel ilişkilere bağlı olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklar (HIV, HPV, Hepatit B/C) çok daha yaygındır. Psikolojik araştırmalar eşcinsel ilişkiler yaşayan bireylerde: İntihar riski Madde kullanımı Depresyon oranlarının yüksek olduğunu gösteriyor. Kısacası bu hâl seni senden uzaklaştırır.

167. “Trans olursam ne kaybederim ki? Ben bedenimi sevmiyorum zaten.”

Trans olmak bedenini terk etmek değil; bedenine savaş açmaktır. Hormon tedavisi, vücut sistemini bozar: Doğurganlık kaybolur. Kemik yoğunluğu azalır. Kalp ve karaciğer hastalık riski artar. Sürekli ilaç kullanımına bağımlı hâle gelirsin. Üstelik yapılan araştırmalar, geçiş sürecinden sonra pişmanlık yaşayan, hatta geri dönüş isteyen bireylerin oranının sandığından çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Yani senin sorun bedenin değil, bedeninle barışamamış kalbin.

168. “Ben duygularımı bastırmak istemiyorum. Bastırmak daha zararlı değil mi?”

Bastırmak başka, yönlendirmek başkadır. Psikoloji duygular bastırılsın demiyor; ama her hissin yaşanmasının sağlıklı olmadığını söylüyor. Örneğin öfkeyi bastırmazsın ama kimseye zarar da vermezsin. Cinsel duygular da yönlendirilmediğinde kimliği dağıtır. Asıl zararlı olan, hissettiğin her şeyi özgürlük sanmak. Oysa özgürlük, iradenin duyguya sınır koyabilmesidir.

169. “Ben trans olursam bedenimle barışmış olmaz mıyım?”

Hayır. Trans süreçlerde beden değiştirilmiş gibi görünse de, ruhun o bedene yabancı kalır. Araştırmalar gösteriyor ki trans bireylerde: Hormon tedavisinden sonra psikiyatrik tedavi ihtiyacı artıyor Ameliyat sonrası yaşanan depresyon oranı %50’yi geçiyor Çünkü değişen beden değil; yarım kalan kimliktir. Gerçek barış, bedeninle değil; yaratılışına uygun kimliğinle kurulur.

170. “Beni böyle seven insanlar var. O zaman bu duygular nasıl zararlı olabilir?”

Sevgi, seni hakikate yaklaştırıyorsa güzeldir. Ama seni yaratılışından uzaklaştırıyorsa, bu bağ değil bağımlılıktır. Seni seven kişi, seni Allah’ın sana verdiği kimlikle sevmeli. Yönü belirsiz duygularla kurulan ilişkiler, başlangıçta güven gibi görünür; ama sonunda kimlik kaybı getirir. Gerçek sevgi, seni kim olduğuna döndürür; ne hissettiğine değil.

171. “Ben böyle yaşarken daha mutluyum. Mutluluk zarar mı?”

Kısa vadeli mutluluk, uzun vadeli huzur getirmeyebilir. Trans veya eşcinsel yaşantıya geçen bireyler, ilk 1–2 yıl rahatlama yaşasa da; sonra sosyal kimlik kaybı, aileden kopma, yalnızlık, iç çatışma gibi sorunlarla karşılaşırlar. Gerçek mutluluk, ruhla bedenin barışık olduğu bir kimlikte yaşanır. Geçici huzur, kimliğini değiştirmen değil; kimliğini yeniden keşfetmenle mümkün olur.

172. “Eğer bu kadar zararlıysa neden bazı insanlar açıkça böyle yaşıyor?”

Çünkü bazı insanlar, acılarını görünmez kılmak için güçlü görünmeyi seçer. İçeride yaşanan pişmanlık, sosyal medyada filtrelenebilir. Görünen değil, yaşanılan gerçek değerlidir. Açık yaşamak, o yaşamın sağlıklı olduğunu göstermez. Bazı insanlar özgürce yanlışta kalabilir. Ama sen o hataya “özgürlük” dememelisin.

173. “Ben böyle hissetmeyi istemedim. Neden sonuçlarını ben çekiyorum?”

Doğru. Hissetmeyi seçmedin. Ama ne yapacağını sen seçeceksin. Bu duygular sana ait değil; sana bir süre eşlik eden, sonra seni terk edebilecek duygular. Eğer bu hislerin arkasına saklanırsan, zararlarını da göğüslemek zorunda kalırsın. Ama şimdi yönünü değiştirirsen, hem hislerinden hem zararlarından uzaklaşabilirsin. Allah senin ne yaşadığını görüyor. Ama neyi seçtiğine daha çok bakıyor.

174. “Bu kadar zarar varsa neden kimse açık açık anlatmıyor?”

Çünkü bu konuda konuşmak; medyada, akademide, sosyal platformlarda baskılanıyor. Zararlar anlatılınca, “nefret suçu” deniyor. Oysa gerçek sevgi, seni uyaran kişide gizlidir. Seni kimlik karmaşasında alkışlayanlar çok olabilir ama gerçek dost seni zarar görmeden önce uyarandır.

175. “Ben özgür irademle böyle yaşamayı seçersem, bu da saygıyı hak etmez mi?”

Seçimin saygı görebilir; ama bu, doğru olduğunu garanti etmez. Her seçim değerlidir ama her seçim sağlıklı değildir. Saygı, kişinin öz benliğiyle barış içinde yaşamasına duyulur. Senin iraden kıymetli, ama iradeni neye kullandığın daha da kıymetlidir. Kendine zarar verecek bir tercihi özgürlük saymak, özgürlüğün anlamını küçültür.

176. “Hormon tedavisi kullanmak bana ne zarar verir?”

Hormon tedavisi, bedenin doğal hormon dengesini yapay olarak bozar. Karaciğer, kalp ve damar sistemi zorlanır. Cinsel organlar küçülür ya da işlevsizleşir. Doğurganlık geri dönüşsüz biçimde kaybedilebilir. Kemik erimesi (osteoporoz), diyabet, kısırlık, ruhsal dalgalanmalar sık görülür. Tıbbi olarak “geçici” değil; sistemik ve uzun vadeli zararlar bırakır.

177. “Cinsiyet geçiş ameliyatları fiziksel olarak güvenli mi?”

Hayır. Cinsiyet geçiş ameliyatları ciddi riskler taşır: Ağır kanamalar İyileşmeyen doku sorunları İdrar yolları problemleri Cinsel işlev kaybı Sürekli düzeltme ameliyatı ihtiyacı Üstelik bu süreçten sonra pek çok kişi psikolojik çöküş yaşar ve geri dönmek ister. Ancak beden bir kez geri döndürülemeyecek şekilde hasar almış olur.

178. “Eşcinsel ilişkiler neden daha riskli kabul ediliyor?”

Tıbbi araştırmalar gösteriyor ki: Eşcinsel ilişkilerde HIV/AIDS riski 28 kat daha fazladır. HPV, makat kanseri, hepatit B/C gibi hastalıklar çok daha yaygındır. Anal bölgenin yapısı cinsel ilişkiye uygun değildir; bu da yırtılma, kanama, enfeksiyon riskini artırır. Dünya Sağlık Örgütü bile bu konudaki bulaşıcı hastalık oranlarını çok yüksek bulmaktadır.

179. “Hormon kullananlar ileride kanser olur mu?”

Evet, hormon tedavisinin uzun vadeli en büyük risklerinden biri de kanser gelişimidir. Meme kanseri Rahim/over kanseri Prostat kanseri riskleri artar. Çünkü dışarıdan verilen hormonlar, hücrelerin büyümesini uyarır ve anormal çoğalma eğilimi ortaya çıkar. Bu nedenle tedavi “zararsız” değildir.

180. “Bu süreçler psikolojik olarak da etkiliyor mu?”

Evet. Hormon tedavisi ve geçiş sürecinde: Ruhsal dengesizlik Ağlama nöbetleri İntihar düşünceleri Kimlik dağılması gibi durumlar sık görülür. Bazı araştırmalarda trans bireylerde intihar oranı %40’a kadar çıkmaktadır. Yani sadece fiziksel değil; ruhsal bedel de çok ağırdır.

181. “Hormonlar bırakıldığında vücut normale döner mi?”

Hayır. Hormonlar bırakıldığında: Vücut hormonal dengeyi bulamaz Kalıcı yapısal değişiklikler oluşmuş olur Organlar hasar görmüştür Bazı etkiler geri dönebilir gibi görünse de çoğu zaman eski hâline dönüş imkânsızdır. Bu yüzden bu süreç “deneme yanılma”ya açık değildir.

182. “Cinsel geçiş yapanlar daha mutlu değil mi?”

Başlangıçta “geçici bir rahatlama” yaşanabilir. Ancak araştırmalar gösteriyor ki geçiş ameliyatı olanların bir kısmı: Kimlik karmaşasını daha da derinleştiriyor Toplumdan dışlanıyor Geri dönmek istiyor ama beden izin vermiyor Uzun vadede bu durumlar kişiyi pişmanlık ve depresyona sürüklüyor. Mutluluk, beden değiştirmekte değil; kendinle barışmakta yatar.

183. “Psikiyatristler neden bu tedavileri onaylıyor?”

Bazı psikiyatristler, tıbbi destek yerine politik ve ideolojik etkiyle yönlendiriliyor olabilir. Gerçek bilim insanı; bedeni, ruhu ve sosyal sağlığı birlikte gözetir. Birçok uzman da geçiş tedavilerinin kalıcı ruhsal ve fiziksel hasar verdiğini vurgulamaktadır. Her öneri, seni korumaz. Bazıları seni yönsüzleştirir. Bu yüzden hakikate sadık olan uzmandan destek almak gerekir.

184. “Eğer trans olursam hayatım boyunca ilaç mı kullanmak zorundayım?”

Evet. Ömür boyu hormon tedavisi Düzenli kan kontrolleri Kalp, karaciğer ve kemik sağlığı takibi gerekir Çünkü vücut artık doğal çalışmaz. Bu da hem ekonomik hem fiziksel olarak ağır bir bağımlılık oluşturur. Hormonlara bağlı bir hayat, seni bedenine değil, tedaviye tutsak eder.

185. “Benim hayatım, bedenim. İstediğim gibi yaşarsam neden sağlık riski olsun?”

Beden senin olabilir ama kuralları sana ait değil. Vücut doğal denge üzerine kurulmuştur. Onu zorlarsan, bir noktada sinyal verir, bozulur, çöküş başlar. Hayatının sorumluluğu sende ama seçimlerinin bedeli de sende. O yüzden bedenine saygı göstermek, özgürlük değil; bilinçli kulluktur.

186. “Trans bireylerin intihar oranı neden bu kadar yüksek?”

Çünkü geçiş süreci, çoğu zaman kimlik sorununu çözmez, daha da derinleştirir. Toplumsal kabul görme kaygısı, ailesiz kalma, bedenle yeni bir çatışma, hormonal dengesizlik gibi pek çok etken, bireyin ruhsal yükünü artırır. Araştırmalara göre trans bireylerde intihar teşebbüsü oranı %40’a kadar çıkmaktadır. Bu, “kendim gibi yaşamak istiyorum”la başlayan sürecin, kendinden kopuşla sonuçlanabileceğini gösterir.

187. “Cinsiyet değişimi ameliyatları neden geri döndürülemiyor?”

Çünkü bu ameliyatlar, vücudun doğal yapılarını keserek, kazıyarak, dönüştürerek yapılıyor. Rahim, testis, penis gibi organlar alındığında geri takılamaz. Hormon üretimi durur. Bu yüzden dönüş yapmak isteyen bireyler, çoğu zaman hasarlı bir bedenle ve pişmanlıkla yaşamak zorunda kalır.

188. “Hormon tedavisi sadece cinsiyet özelliklerini değiştiriyor sanıyordum. Başka ne etkiliyor?”

Hormon tedavisi sadece görünüşü değil, tüm organ sistemlerini etkiler: Beyin kimyasını değiştirir → depresyon, ani duygusal patlamalar Kalp damar sistemini zorlar → felç ve kalp krizi riski Karaciğeri yorar → toksik etki Bağışıklık sistemi zayıflar → enfeksiyonlara yatkınlık Bu değişimler kalıcı hasar bırakabilir.

189. “Bu sürecin çocuk yaştakilere uygulanması neden daha tehlikeli?”

Çünkü çocuk ve ergen vücudu hâlâ gelişim halindedir. Hormon kullanımı kemik gelişimini durdurabilir, beyin plastisitesini bozabilir. Ergenlik engellendiğinde birey fiziksel ve duygusal olarak yarım kalmış bir bedenle büyür. Çocuklukta alınan kararların %80’i ergenlikten sonra doğal yolla zaten değişir. Bu yüzden “geri döndürülemeyecek işlemler” erken yaşta asla yapılmamalıdır.

190. “Geçiş ameliyatı olan kişiler doğurabilir mi? Baba olabilir mi?”

Hayır. Trans erkek (biyolojik kadın) rahmini aldırmışsa, doğurganlığı sonsuza dek kaybeder. Trans kadın (biyolojik erkek) testislerini aldırmışsa, sperm üretimi biter. Yani bu süreç seni kendine yaklaştırmaz; doğal aile kurma ve ebeveynlik hakkını tamamen elinden alır.

191. “Trans kadınların cinsel organı işlev görüyor mu?”

Görünüş olarak “organ benzeri” yapılar oluşturulabilir ama: Cinsel his çoğu zaman kaybolur İdrar yolları ve sinirler zarar görebilir Ameliyat sonrası doku enfeksiyonu riski yüksektir Yani bu, estetik bir yapıdan ibarettir. Gerçek cinsel işlevi geri getiremez.

192. “Beden değişince ruh neden hâlâ huzursuz kalıyor?”

Çünkü sorun beden değil; ruhtaki boşluktur. Ruh, yaratılışa uygun olmayan bir bedenle buluştuğunda reddedilmiş hisseder. Dışarıdan kimlik değiştirmek, içerideki kırgınlığı iyileştirmez. O yüzden geçiş sonrası birçok birey hâlâ mutsuz, hâlâ eksik hisseder. Gerçek iyileşme; öz kimliği tanıyıp benimsemekle başlar.

193. “Ameliyat olduktan sonra pişman olanlar var mı?”

Evet, hem de çok sayıda. 2022 tarihli bir Avrupa çalışmasında geçiş sonrası pişmanlık oranı %11–14 arasında bildirilmiştir. Bazı kişiler geri dönmek istiyor ama vücut geri dönmüyor. Ayrıca pişmanlık yaşayanlar, çoğu zaman çevre baskısı ve yalnızlık nedeniyle konuşamıyor. Yani gerçek oranlar görünenden çok daha yüksek.

194. “Hormonlar sesi, kasları, yüzü değiştiriyor. Bu zarar değil ki, istediğim şey bu.”

Evet, bazı yüzeysel değişiklikler olabilir. Ama bu geçici ve yanıltıcıdır. Bu değişiklikler: Ses tellerini yorar Yüz kaslarını bozar Kadınlarda kıllanmayı artırır, erkeklerde yumuşak doku artar Ama asıl sorun şudur: Dış görünüş değişse bile kimlik oturmamışsa, beden bir kostüm gibi hissedilir. Ve bu kostümle yaşamak, iç huzuru getirmez.

195. “Bu sürecin sonunda vücudum bana ait olmaktan çıkar mı?”

Evet, çünkü artık kendi hormon dengen, kendi organ sistemin, kendi üreme gücün olmaz. Vücudun bir kısmı ilaçlara bağlı, bir kısmı kesilmiş, bir kısmı şekil değiştirmiş olur. “Kendim gibi yaşamak istiyorum” diyerek başladığın süreçte, kendinle bağın kopabilir. Ve bu kopuş en zor iyileşen şeydir.

196. “Rahmimi aldırırsam ne olur ki? Zaten çocuk istemiyorum.”

Şu an istemiyor olabilirsin. Ama ileride fikrin değiştiğinde, geri dönüşü olmayacak bir pişmanlık yaşanabilir. Ayrıca rahmin alınması sadece doğurganlığı değil: Hormonal dengeni Kemik sağlığını Bağışıklığını Kadınlık hormonlarını doğrudan etkiler. Bu operasyon, sadece bir organın değil; kadın kimliğinin temel dayanaklarının da alınmasıdır.

197. “Sesimi erkek gibi kalınlaştırmak istiyorum. Ses değişimi zararlı mı?”

Evet. Hormonlar ses tellerine baskı yapar. Bu da: Ses kısıklığı Nefes darlığı Konuşma bozukluğu Ses teli yırtılması gibi kalıcı sorunlara yol açabilir. Sesin değişse bile, ruhun hâlâ kendini tanımıyor olabilir. Bu değişim seni güçlendirmez; gerçek sesini susturabilir.

198. “Göğüs aldırma (mastektomi) ameliyatı ne gibi riskler taşır?”

Enfeksiyon Doku nekrozu (ölümü) Deri gerginliği ve ağrısı Anestezi komplikasyonu Estetik çöküntü gibi riskleri vardır. Ayrıca bu ameliyatla birlikte vücut artık kadınlık hormonu üretiminde azalmaya başlar. Bu da: yorgunluk, ruhsal çöküntü, cinsel isteksizlik gibi sorunlara neden olur. Yani sadece bir görüntü değil; hayat enerjin de etkilenir.

199. “Cinsiyet geçiş süreci bağışıklık sistemini etkiler mi?”

Evet. Hormon dengesinin bozulmasıyla birlikte: Vücut dış tehditlere karşı daha savunmasız hâle gelir Sürekli yorgunluk, enfeksiyonlara açık hâl Organların kendini yenileme kapasitesi düşer Özellikle sürekli ilaç kullanımı, bağışıklık sistemini baskılar. Bu da seni virüslere, kansere, organ bozulmalarına açık bırakır.

200. “Geçişten sonra her ay hormon almak zorunda mıyım?”

Evet. Geçiş sonrası vücudun doğal hormon üretimi kesildiği için: Ömür boyu ilaçla yaşam sürdürülür Her ay enjeksiyon ya da ağızdan hormon takviyesi gerekir Tedavi bırakıldığında ruhsal ve fiziksel çöküş yaşanabilir Bu da seni kendi bedenine bağımlı değil; ilaca bağımlı bir hayata iter.

201. “Yüzümdeki kıllar artarsa trans kimliğim oturur mu?”

Yüz kılları hormonlarla artabilir ama bu seni erkek yapmaz. Erkekliğin biyolojik, psikolojik, sosyal ve genetik temelleri vardır. Kıl çıkarmak, sadece yüzünü değiştirir; kimliğini inşa etmez. Beden kimliği görünüşle değil; yaratılışla belirlenir.

202. “Erkekliğe geçersem regl görmem iyi olur. Bu zaten bir hastalık gibi geliyor bana.”

Regl, kadın bedeninin sağlıklı çalıştığını gösteren bir nimettir, hastalık değil. Bu döngü kesildiğinde: Vücut alarm verir Rahim duvarı bozulur Hormon dengesi altüst olur Regl olmak seni eksiltmez; yaratılışına sadık tuttuğu için güçlendirir.

203. “İleride yaşlılıkta trans birey olmak bana ne kaybettirir?”

Hormon tedavisi nedeniyle erken menopoza ya da andropoza girersin Kemik erimesi hızlanır Ruhsal yalnızlık artar Toplumsal aidiyetin zayıflar Geriye dönüp baktığında bedenine ve kararlarına yabancı hissedersin Gençken “özgürlük” sandığın şey, yaşlılıkta pişmanlığa dönüşebilir.

204. “Sürekli bedenimle uğraşmak psikolojimi de etkiler mi?”

Evet. Beden takıntısı gelişir Estetik bağımlılığı artar Kendini eksik görme sendromu oluşur Aynaya düşmanlaşma olabilir Bu da depresyonu, özsaygı kaybını, intihar riskini yükseltir. Çünkü insan ancak yaratıldığı bedenle barışırsa, aynaya huzurla bakabilir.

205. “Geçiş sonrası ‘tamamlandım’ diyenler var. Neden ben buna hâlâ inanamıyorum?”

Çünkü içindeki asıl “tamamlanma” hissi, doğal hâline döndüğünde gelir. Dışarıdan tamamlanmış gibi hissetsen de, ruhun içeride hâlâ eksik kalabilir. Gerçek bütünlük; bedenle değil, öz benlikle yaşanır. Senin inanamıyor olman, hâlâ iç sesinin susturulmadığını gösteriyor. O sesi dinle. Belki orada senin gerçek kimliğin hâlâ konuşuyordur.

206. “TikTok’ta bir çocuk hem kız hem erkek gibi giyiniyor. Ben de kendimi öyle hissediyorum. Bu normal mi?”

Bu platformlarda gördüğün içerikler, dikkat çekmek için abartılmış olabilir. Kimliği karışık gibi görünen kişiler, aslında kendi kimliğini henüz oturtamamış, ama görünür olma çabasında olan gençlerdir. Senin birilerini böyle hissetmen senin gerçekten öyle olduğunu göstermez. Normal olan, cinsiyetine uygun kimliğinle huzur bulmandır.

207. “YouTube’da bir ‘nonbinary’ genç hikayesini anlattı. Ben de böyleyim galiba. Ne yapmalıyım?”

Kendini biriyle özdeşleştirmen çok doğal. Ama onun yaşadığı şey senin gerçeğin olmayabilir. “Nonbinary” gibi terimler, çoğu zaman kafa karışıklığını meşrulaştırır. Ama senin kim olduğunu öğrenmen için sosyal medyada kim olduğunu unutmamış bir rehbere ihtiyacın var. Önce gerçek kimliğini, sonra kendi duygunu fark etmelisin.

208. “Discord’da biri kendini trans olarak tanıttı. Ben de çok etkilendim. Bu yönelim bulaşır mı?”

Yönelim “bulaşmaz” ama özdeşleşme yoluyla etkilenebilirsin. Özellikle ergenlikte, ilgi gördüğün kişiye benzeme eğilimi çok yaygındır. Bu yüzden duygun gerçekten senin mi, yoksa karşıdan mı geçti; bunu anlaman çok önemlidir. Kimliğini başkasına benzemek için değil, Allah’ın sana verdiği gibi yaşamak için inşa et.

209. “Instagram’da LGBT içerikleri bana çok doğal geliyor. Bu beni etkiliyor olabilir mi?”

Evet, olabilir. Çünkü tekrar edilen her içerik, normalleşme algını değiştirir. Sık maruz kalmak, önce duyarsızlaştırır, sonra özdeşleşmeye sebep olur. Ama doğal gelen şey her zaman doğru olan değildir. Kalbine değil, yaratılışına uygun olana kulak ver.

210. “Sosyal medyada herkes kendi kimliğini seçiyor. Ben neden doğduğum gibi yaşamak zorundayım?”

Çünkü senin doğduğun hâlin zaten tamamlanmış bir kimliktir. Kimlik, bir seçim değil; bir emanet. Diğerleri kendilerini şekillendiriyor olabilir, ama sen şekil değiştirmeden de kendini tanıyabilirsin. Gerçek özgürlük, doğal olanı inkâr etmeden kendin olabilmektir.

211. “YouTube’daki bir terapist ‘çocuğunuz farklıysa onu destekleyin’ diyor. Ailem bana neden izin vermiyor?”

Çünkü ailen seni bastırmak istemiyor; seni korumak istiyor. İnternette herkesin farklı bir fikri olabilir ama aile sevgisi filtrelenemez. Ailen, senin şu anki duygunla değil; yarının pişmanlık ihtimaliyle ilgileniyor. Bu da onların sevgisinin bir göstergesidir.

212. “TikTok’ta ‘benim gibi hissediyorsan bu bir işaret’ diyen bir video izledim. Bu gerçekten işaret olabilir mi?”

Hayır, o video binlerce kişiye hitap eden, herkese kendini özel hissettirmek için tasarlanmış bir içeriktir. Gerçek kimlik işaretle değil; kendinle sakin kalınca ortaya çıkar. Video sana “ben de böyleyim” dedirtmek için yapılmış olabilir. Ama senin hikâyen senin yaratılışına özel olarak yazıldı. İşaret dışarda değil; içindeki hakikattedir.

213. “Bazen bir dizide bir karaktere çok bağlanıyorum. O karakter gibi hissettiğimde ben de öyle mi olurum?”

Hayır. Bu empati ya da özdeşleşme olabilir ama kimlik değildir. Özellikle duygusal bağ kurduğun karakterler, eksik taraflarını tamamlıyor gibi hissettirebilir. Ama onlar senin hayatını yaşamıyor, sen onların senaryosunu oynuyorsun. Gerçek kimlik, rol değil; özden doğar.

214. “Sosyal medyada beni anlayan insanlar var, ama gerçek hayatta yalnızım. Kimi dinlemeliyim?”

Anlaşıldığını hissetmek çok kıymetli. Ama anlamak başka, yönlendirmek başka bir şeydir. Sosyal medyadakiler seni alkışlayabilir, ama sana kim olduğunu hatırlatmazlar. Gerçek bağ, seni duygularınla değil, kimliğinle kabul eden kişilerdedir. Kalbini değil; kimliğini doğrulayan insanları dinle.

215. “Discord’daki bir grup bana ‘biz senin aileniziz’ dedi. Onlar bana iyi geliyor. Bu yanlış mı?”

Onlar seni ilgiyle kuşatıyor olabilir ama senin kimliğine sadık kalmıyorsa, bu bağ iyi görünse bile seni senden uzaklaştırabilir. Aile, seni hakikatle buluşturan yerdir. Gerçek aitlik, yönünü kaybettiren değil; yönünü bulmana yardım eden kişilerdedir. Seni alkışlayan değil, sana sahip çıkan bir “aile” ara.